DOLAR 34,2585 0.04%
EURO 37,7013 0.18%
ALTIN 2.909,980,02
BITCOIN 2147123-1,30%

DÜŞENİN DOSTU OLMAZ…

Elazığspor olarak geçen yıl gibi kötü bir sezon geçiriyor.

Her yıl düştük veya düşeceğiz, kurtulma şansımız var mı? kurtarmak için çabalayan var mı? hangi ciddiyetle böyle bir çaba harcıyoruz ve kurtarmak için elbirliği yapıyor muyuz diye ödümüz kopuyor.

Son yıllardaki bu sıkıntıların ana kaynağı nedir? Hocalardan mı kaynaklanıyor?

Bu sıkıntılara bakıyoruz hoca gönderiliyor ve her zaman olduğu gibi yardımcıları gidiyor ve yeni bir ekip geliyor..Sanki bir önceki sezonu yaşamamış gibi yine eski başkan ve yönetim kurulu da devam ediyor.

Aksine geçen sezon yaşananların aksine her şey unutuluyor. Her yıl düşen takımlar için çürük tahta deriz. Kendimize gelince bastığımız tahtanın çürük olduğundan haberimiz yok. Ayrıca her sezon başı bazı sözler verildiği halde yerine getirilmiyor, başkan her ne kadar ekonomik katkı yapamıyorsa da asıl katkıyı vermesi gerekenler vaat edenler, elini taşın altına koyanlar, her yerde ileri geri konuşanlar hiç te beklenildiği gibi cesur çıkmadılar.

Böyle gidince ilk ödemelerde biraz ticari olarak düşünülmüş olacak ki bu kulüpçülükte tutmuyor, yanlış-eksik ödeme yapılması transfer ve diğer alacaklarda geciktirme olması, elde varken böyle bir hatayı futbolcuların bilmesi ayrı bir fiyasko tabi…

Sessiz bir iç isyan ve karşılığı moral motivasyon eksikliğine dönüşüyor..

İşte bu sırada üst üste başarısız sonuçlar almaya başlanması zor bela sahamızda aldığımız puanlarla şu anki durumdayız. ” bir düştüğün yerde bir daha düşersen bil ki kabahat senindir.”

Bunlar bilinen konular ya bilinmeyen ne ?

Her şeyden önce yönetim kurulu çalıştığı insanları iyi seçmesi lazım. Bu kadar alınan kararların, kendi aralarında hoş sohbet mevzuların dahi, futbolcuların arasında konuşulması, bununla birlikte seyircilerin arasında konuşulması, önce kulübün her sorunun ve her hareketinin özellikle olmaması gereken bilgilerin dahi bazı personelce dışarı taşınması, bence yönetim kurulunun dikkat etmesi gereken revizyon sebeplerinin ana konusu olmalıdır. Sizler alınan ve acil uygulanması gereken kararları kulüpten çıkmadan futbolcular ve seyirciler duyuyorsa..,

Kısacası sızıyorsa acil önlem alınması gerekir. Ne mi olur ? yıpranmanın en tabi olanakları sağlanmış olur. Sizler her şeyden önce daha fazla sorumluluk altındasınız, samimi olarak ışık görmüyorsanız bir gelecek bu takıma veremiyorsanız, bu takımı ben toparlayamam, bu seviyeden kurtarabilme şansını kendimde göremiyorum diyorsanız, sizleri herkes dürüstçe olarak alkışlar.. Şayet bilerek başarısızlık içinde direnme gösteriyorsanız, bilin ki bugün sizi destekleyen taraftarında pek fazla bir sabrı kalmayacak.. tepkileri cığ gibi büyür bizden söylemesi..

Çünkü biliyoruz ki, bu takım lig’ ten düşerse kimse dönüp ardından bakmaz bile.. İşte bu korkunç gerçeği şimdiden gördüğümüz için bir an evvel mutlaka yeni bir yapılanmaya gidiniz, yoksa siz buna mecbur kalacaksınız.

Devamını Oku

ELAZIĞSPOR KÖTÜ BİR TAKIM DEĞİL AMA,

 İlk defa Şile Yıldızspor maçında Elazığspor’u canlı izledim.
Maça çok değerli ve Has Elazığlı olan Fethi DEMİRCAN hocamla birlikte geldik.
Takım olarak Şile Yıldızdan bir tık daha iyi bir takım olduğunu gördük ve galibiyete yakın pozisyonları yakaladı ama 34 sırt numaralı oyuncunun direkten dönen ve önüne altı pasta düşen topa lakayt vurması yüzde yüz takımı bir golden etti, bu pozisyon belki de maçın kırılma noktası olabilirdi.
Takım olarak futbolcuların bireysel beceriksizlikleri ve bencillikleri yüzünden Elazığspor maçta 3 puandan oldu.
Elazığspor maçta taraftar olarak Şile Yıldız takımından çok daha fazla taraftar ve spor severe sahipti.
Maçla ilgili kısa notlarımla başlamak istiyorum.
Başta hoca ile başlamak istiyorum. Şayet takımına bir oyun planı ve oyun düzenini iyi vermemiş isen,1,2 ve 3 ncu bölgelerdeki prensipleri iyi öğretememiş isen sabahtan akşama kadar kulübeden çıkıp bağırman ve taktiksel bilgileri vermeye çalışman beyhudedir.
Hoca olarak tribüne değil? takımına odaklanmalı ve rakibi iyi analiz yaparak nerede hata yapıyoruz, nasıl yapmalıyız ve ne yapmalıyız diye düşünüp bunların telafisi için yoğun mesai harcayarak takıma katkı sunmak için kafa yormak gerekir. Elindeki malzemeyi çok iyi tanıyarak ona göre görev vermen gerekiyor. takımın bir çoğunun kondisyonu, ferdi oynaması, sorumsuz davranmaları ile ilgili sorunları çözmek için kafa yorman gerekir.
Takımın genel olarak hammallığını 33, 67, 11 ve 6 sırt numaralı futbolcular çekiyor. bunlar defansif ve ofansif etkinliğine katkıda çok gayret sarf ediyorlar ve bazen hata yapmaları normal çünkü çok koştuklarında hata yapmaları da doğaldır. Özellikle 7 sırt numaralı oyuncuda kalite var, yetenek var fakat kondisyonu yetersiz. ilk yarı adeta yürüyerek oynadı. Bu oyuncu bunun bilincinden hareketle mutlaka dayanıklılık, devamlılığını artırmalı ve bunu yaptığında ise takıma çok büyük katkısı olacak ve bunları gerçekleştirirse inanınki daha üst liglere gerekir.
Ayrıca hakem ve rakiple uğraşacağına kendini futboluna vermeli.. 10 sırt numaralı ve kaptana gelince iyi bir futbolcu fakat arkadaşlarına çok yüksek sesle bağırmayı bırakmalı, bu hareketle arkadaşlarını çok rencide edebilir. Daha fazla sorumluluk, özveri almalı ve yaptıkları olumlu hareketlerle arkadaşlarının hem morallerini ve öz güvenlerini de yükseltmiş olur. Bunu da futbol ahlaki içinde yapmalı.. 34 sırt numaralı oyuncuya gelince çok fuzuli yerlerde kendini yoruyor. Defansa kadar gelip pas almaya çalışıyor bu orta sahadakilerin görevi. Hem fiziki olarak iyi olmadığını bilmeli ona göre enerjisini olumlu şekilde harcamalı. Ayrıca aldığı paslarda çevre kontrolü yapmadan aldığı pasları geri iade ediyor ve bir çok pası yerden vermesi gerekirken havalandırıp atıyor. Yapacağı tek şey 3ncu bölgede kanat ve orta sahanın taşıdığı topları nerde ve nasıl değerlendiririm diye pozisyon alması gerekir.
Ayrıca kanattaki ve ortadan topla gelen arkadaşları da bu arkadaşlarının yeteneklerini ve yapabileceklerini bilerek ona top atmaları gerekir ki bu arkadaşları da takıma katkı sağlayabilsin. Ayrıca fiziki olarak ağır mutlaka kilo vermesi gerekir.Sıçrama ve ani driplinglerde daha iyi konuma getirmeli yani çabukluğunu artırmalıdır. Bu konulardaki eksikliklerini antrenman bitiminden sonra özel olarak çalışıp kafa ve tek vuruş çalışmalarla teknik yönünü,kısa 5,10,15 ve 20 mt.lik deparlarla çabukluğunu giderme çalışmalarını özveri ile yapmalıdır. Defans iyi fazla sırıtmadı ancak defansın rahat olmasının arkasındaki gerçek ise 33,67,11 ve 6 no’lu futbolcuların koşması defansın önünü iyi kapatmasına borçlu. Yani kısacası gördüğüm Elazığspor ligde kalacak bir potansiyele sahip, ancak teknik olarak hatalar yapılmazsa.. Takım olarak şut çekmememe gibi bir hastalığımız var. rakip ceza çok sahasında ağır hareket ediyoruz..
Bu takım iyi bir oyun planı ve herkesin defansif ve ofansif olarak nerede ne yapacaklarını bilmeleri ve herkes yetenekleri bilerek doğru yerde ve zamanda pozisyonları kullanmasıyla çok daha iyi ve başarılı olacaklar .
Elazığspor’a bundan sonraki maçlarda başarılar diliyorum. Hoşçakalın.
Devamını Oku

ÖNCE BATAKLIK KURUTULMALI

Bugünlerde Elazığ’da yetkili, yetkisiz, sporsever ve taraftarlar ekonomik krizi, geçim sıkıntısını, işsizlik, enflasyonu ve her gün yapılan zamları unutmuş sadece Elazığspor’un bu kötü durumunu tartışıyor.
Birçok yerel gazetelerimizde Elazığspor ile ilgili yorum, haber ve beyanatları okuyoruz..

Bu yazılan ve çizilenlerde gerçek payı var mutlaka..

Ancak hala gerçekleri ve nedenlerini tam olarak ortaya koyamadık..

Tabi bazı yazıların şimdi yazılmasına neden olan olaylar, neden daha önce bilindiği halde zamanında yazılmadı sorusunu da beraberinde getiriyor.

Aslında yılların birikimi ve oluşumuyla bu günlere gelmiş olan Elazığspor’un durumunun belirginleşmesi herkesin bu konuya odaklanmasına neden olmuştur.

Evet bugün Elazığspor yönetimi belki de daha önce teslim bayrağını çekmiştir; ancak Amatör spor kulüplerimizin durumları da aynıdır. hastalığı kurutmak için tıpkı sivrisinekleri değil de bataklığı kurutmak gerekir, yoksa geçici olarak alınacak tedbirlerin kulüplerimize hiçbir faydası olmayacaktır.
Bugün Elazığ ’da futbolun ve spor’un verimlilikten ve geçmişteki başarılarından uzaklaşması, yıldız ve yetenekli futbolcu potansiyelinin erimesi yanında, kulüplerimizin bugünkü yapılanmaları ve bugünkü kaosa girmelerine neden olan sebepleri bilimsel verilerle irdelememiz gerekmektedir.
Bu anlamda bir irdelemeye çalışmamız gerektiğinde, bakın şu gerçekler ve olumsuzluklar karşımıza çıkmaktadır.
1 – İl nüfusumuz hızla artmasına rağmen neden eskisi gibi yıldız ve yetenekli futbolcularımız yetişmemektedir.
2 – Kulüp sayılarımıza gelince son yıllarda kulüp sayımız 40’ı geçtiği halde kulüplerimizdeki bu verimlilik neden bu kadar            düşmüştür.
3 – Son birkaç yıl öncesine kadar 2 profesyonel takımımız mevcutken, belki de bu sayı ’e düşecek neden?
4 – Yaklaşık 10-15 yıl öncesine kadar uzun yıllar bir kaç profesyonel antrenörümüz mevcutken ve üst düzeyde başarılı oluyorken, bu yıl baktığımızda belki iki kat daha fazla profesyonel antrenör ve bir o kadar daha amatör çalıştırıcımızın mevcut olduğunu göreceğiz. Bu artışlara rağmen bu verimsizlik ve başarısızlık neden kaynaklanıyor?
5 – Daha geçen yıllarda kadar ümit, genç ve yıldız milli takımlara futbolcu verirken ne oldu da bu son yıllarda bu sayılar sıfıra kadar indi.
6 – Yaklaşık 15 yıl önce Elazığspor kulübümüz 1 ve 2.liglere futbolcu transferini gerçekleştirirken, son yıllarda ise 30’a yakın futbolcuyu dışardan transfer etmeye kalkışması, Elazığspor’un  dışardan transfer yapmasının altındaki gerçekler nelerdir.
7 – Her geçen yıl tesis ve malzeme yönünden ilimiz ve kulüplerimizin imkanları arttığı halde, neden futbolumuzda hala bir kıpırdanma yok.?
8 – Bugün kuruluş itibariyle Elazığspor kulübümüz 55 yaşında, Elazığtaki diğer kulüplerin kuruluş tarihlerini de üst üste yazarak toplarsak 300.Bunca seneler bunlara emek ve uğraş verilmiştir.

Bu kulüplerimizde doğal olarak 2 yılda bir 5 ila 10 idareci değişikliğini yaşamışlardır. 5 Yöneticiden hesaplarsak 5X400= 2000 yönetici demek ve biz hala kaliteli yöneticilerin eksikliğini yaşıyoruz neden?
9 – İnanın ki, bugün maddi ve imkanlar olarak Tunceli, Bingöl, Mardin, Bitlis, Muş, Ağrı ve bir çok daha ilden iyi olduğumuz halde neden hala bu iller kadar futbol konusunda  gelişmişlik gösteremiyoruz?
10 – Bugün belki de bölgemizde genç ve yetenekli nüfusa sahip olan önemli illerden biri Elazığ’dır. 50 bine yakın genç nüfus potansiyelimizi neden verimli  kullanamıyoruz diye düşünmemiz gerekmez mi? Amatör ve profesyonel kulüplerimizin altyapıları neden bu ucuz ve bol malzemeyi(Gençleri) geliştirmiyor ve yetiştiremiyor diye kafa yormuyor ve bu konuları bir gün olsun basınımız gündeme taşımıyor? sadece Elazığspor’un durumunu ve bu durumda yönetimi suçlamakla her şeyi
halledecekmiş gibi kendimizi neden hep aldatıyoruz?
Başta da söylediğim gibi hastalığı yok etmek gerekir, yoksa sivrisinek misalinde sivrisineklere ilaç sıkmakla birkaç sivri sineği öldürmekle bu hastalık bitmez.. Çünkü bataklık kurutulmadan sivrisineklerin yaydığı mikroptan hastalığı önlemenin de imkanı olmaz.
Bugün başta Elazığspor olmak üzere tüm kulüpler spor politikasını ve stratejisini gözden geçirmelidir. Tek çare para ve transfer olmamalıdır. Mutlaka bu işe akıl, mantık, bilgi ve tecrübelerin katılması gerekmektedir. Bugün baktığımızda, Elazığspor bir kurum takımı olmasına rağmen başarısız olmaları, amatörlerin ilgisizlik, parasızlık ve imkansızlıklarla  lig’ler de mücadele etmesi, her şey transfer ve para olmadığının en büyük gerçeği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bugün her kulüp kendi olanaklarını akıllı bir politika ile ve verimli olarak kullanırlarsa, altyapılarına doğru tercihlerle gereken önemi verirlerse, yönetimlerine alacakları şahıslara mavi bocuk dağıtırcasına dost ve ahbap ilişkileri içinde hareket etmezlerse, yani bu işten anlayan ve bu işi meslek olarak kabullenmiş ve yapmış gerçek spor adamlarını aldıkları takdirde, doğru bir iş yapmamış olacak ve kulübün menfaatlerini düşünerek hareket etmeleri halinde başaramayacakları hiçbir şey de
olmayacaktır.
Yönetim anlayışlarında mutlaka demokratik olmaya çalıştıkları, yönetici ve idareci olarak bu iki sıfatın ne olduğunu bilerek hareket ettikleri takdirde kulüplerinde verimlilik ve başarısı da kendiliğinden gelecektir.
Genel olarak kulüplerimizin tümü artık bu gerçekleri görmelidirler. Kulüplerinin başına eğitimci diye eğitilmesi gerekenleri almamaları gerekir. Yönetimlerine mutlaka genç iş adamlarını, esnaf ve tüccarları da alarak bunların da işi bilenleri monte ederek ve başarının ölçeğini şampiyonluk değil de, yetişen ve dışa transfer ettiği futbolcu sayısına bağlamalıdır. Bunu da gerçekleştiren kulüpler zaten başarılı kulüpler olarak karşımıza çıkacaklardır.
Basın olarak mutlaka araştırmacı gazetecilik örneğini vererek, kalemlerimizi dost ve ahbap ilişkileri doğrultusunda hareket ettirmediğimiz müddetçe, yiğidi öldür fakat en azından hakkını ver ilkesini benimsersek, yanlış, hatalı ve kötü gidişatları zamanında yazarsak doğru yapmış oluruz ve ilerisi için futbolumuzun çıkış kapılarını açmış oluruz.
Bilmiyorum Amatörspor Federasyonu m? İl Spor Müdürlüğümüz mü?  Antrenörler Derneğimiz mi? yoksa yerel bir gazetemiz mi futbolumuzdaki bu sorunları tartışmak için bir seminer veya benzeri bir etkinlik için ön ayak olur. Çünkü bu konularda konuşmak ,tartışmak, veya bilgi edinerek doğruları bulmak için bir panel, sempozyum veya seminer gibi bir etkinliğin ilimizde yapılması kaçınılmazdır. Hata bunu bir veya en az  yılda bir yapmamız gerekir, çünkü bir çok konuda
futbolcularımız, sporsever ,yönetici ve antrenörlerimiz güzel ve doğru bilgiler edinirler.

Yani kısacası ,hastalığı ortadan kaldırmanın tek yolu ve ilacı ise; bilimdir ve bilgidir. İnsanlarımız faydalı bilgileri edindikçe hem kendilerini hem de yeni nesil kuşakları da iyi eğitmiş olacaklardır. Eğitimin olmadığı bir toplumda sağlıklı, bilinçli ve verimli yaşaması da mümkün olmamaktadır. İşte böylesi kaosların ve krizlerin tekrar yaşanmaması için tüm kulüplerimizin ve basınımızın bu konuda istekli olması gerekmektedir. Yoksa yapılan ve yapılacakların yarınlara değil
inanın ki bugünümüze bile faydası olmayacaktır.

Esen Kalın….

Devamını Oku

SPOR KULÜPLERİNDE EĞİTİM DURUMU

Bugün çoğumuz görevimizi çeşitli kurum, dernek, şirket ve okulların derneklerinde sürdürmekteyiz. Ancak, spor kulüplerimizi bir kurum olarak görmeli ve öyle ele almalıyız. Kulüpçülüğün ne olduğunu çok iyi incelemeliyiz.

“Kurum nedir? Kurum, bireyin bütün gereksinmelerini ve dileklerini tek başına karşılamayacağı gerçeği sonunda ortaya çıkmıştır. Kişi, yetenek, kuvvet, zaman ya da direnme gücünün yetersizliği sonucu kendi gereksinmelerini karşılayabilmek için başkalarının yardımın ihtiyaç duyar. Bu nedenle kurum kavramın temelindeki ilk düşünce
karşılıklı yardımda bulunmak gereğidir, eşgüdümdür” Eşgüdümün yararlı olabilmesi için bazı amaçların saptanması ve bu amaçlarda anlaşmaya varılması gerekir.

“ Eşgüdümün dayandığı temel fikir, iş bölümü ve eşgüdüm sıkı sıkıya bağlı olan otoritedir. Bu otorite ise tam bir disiplin altına alınmaktan geçer. Eğer birimler kendi çıkarlarının peşine düşüp, öbür birimlerin etkenliklerini önemsemezse eşgüdüm gerçekleşmez. Böylece de, farklı bireyler ya da guruplar arasında eşgüdümü sağlamak kontrol ve kılavuz etme, sınırlama koymak yada yönetmek imkansız duruma gelir. Eşgüdüm fikri ortak bir amacın başarılması için bir çeşit otoriteye boyun eğmeyi gerektiriyor.”

Spor kulüpleri de sportif etkinliklerini organize eden kurumlar olduklarına göre,burada karşılıklı yardımlaşma ile ortak amaçları gerçekleştirme çabaları verilmelidir. Özellikle takım sporlarında, eşgüdüm içinde verilen çabalar kendini gösterir. Bu nedenle, futbol takımını oluşturan futbolcular arasındaki eşgüdümü sağlamak, yarı yarıya başarıya ulaşmak anlamına gelir.

Şimdi de spor kulüplerindeki psikolojik sorunlara değinmek istiyorum. İnsan gücünden hedef ve amaç yönünden en iyi biçimde yararlanmak ve toplumda çeşitli işleri en iyi şekilde yapabilecek insanları seçebilmek, günümüzün en önemli konuların başında yerini almaktadır. Spor kulüplerimizde futbolcu-antrenör ilişkilerinin düzene sokması, gençler
arasında futbola en yatkın olanların seçilmesi, seçilenlerin moralinin ve çalışma gücünün yükseltilmesi, ruh sağlığı koşullarının iyileştirilmesi önem kazanmaktadır.

Çağımızda insan özgürlüğünün giderek artığı ve insanları bilinç dışı etkileme yöntemlerinin gelişmekte olduğu hemen hemen her gün gözlenmektedir. Maçı kazanmanın ve kazanma hırsının iyice ön plana geçmesi futbolcunun üstün gücü, seyircinin ve basının sansasyon düşkünlüğü, maddesel kazanç uğruna kötüye kullanabilmektedir. Halbuki futbol sporundan ve futbolculardan istenen başarı, o futbolcunun doğuştan getirdiği yeteneklere ve bunların gelişme durumuna uygun olmazsa, özellikle olgunlaşmamış ve başarıdan hoşlanan genç futbolcuları bu tür tehlikelerden korumak gittikçe güçleşmektedir.

Profesyonel futbol kulüplerimiz genelde eğitimle uğraşmak istememektedirler. Bir yıl için görev alan yönetimlerin ve bir yıllık anlaşması olan antrenörlerin ilk düşüncesi kuşkusuz kendileri için başarı olacaktır. Kulüplerde yetiştirme çabası olmayınca da iş transfere kalacağından bir futbolcu satış meydanında arabulucu, komisyoncu bekleyerek kulüp bulmaya çalışacaktır. Bu da kulüplerimiz için günlük çözümler olacağından hiç kuşkusuz fayda yerine zarar verecektir.
Bu düşünce kavramı özellikle altyapı ve eğitimini bir çok yönde baltalayacağı gibi bir süre ekonomik masrafların da boşa akıtılmasına neden olacaktır.
Spor kulüplerinde, futbolculardan tam olarak yararlanmada ortaya çıkabilecek sorunlar şunlar olabilir.
1- Yetenekli futbolcuların seçimi,
2- Seçilen yetenekli futbolcuların eğitimi,
3- Seçilip eğitilen futbolcuların müsabakalara hazırlanması,
Her spor yöneticisi ve antrenörü kulübü için büyük önem taşıyan ve bunun gibi sorunları ele alıp çözmek zorundadır. Yalnız futbolcuların seçilmesi de yeterli değildir. Futbolcuları yüksek performansta tutabilmek için yeterli morale, uzun süreli çalışabilecekleri koşulları sağlamak gerekir. Antrenör ve yönetici gibi diğer ilgilileri de bağlayan ve her davranışın bir
bedeli olduğu “ ödül” ve “ceza” sisteminin uygulamasına geçilerek, kulüp eğitim-öğretim ünitesi ile eşgüdüm anlayışı içinde çalışan bütün bir sistem olarak düşünülmelidir.

Devamını Oku

SPOR’DA ŞİDDET KANUNLARINDAN, KİMLERİN HABERİ VAR? (2)

Spor alanlarına sokulması yasak maddeler
MADDE 12 – (1) Spor alanlarına;
a) Ruhsatlı dahi olsa ateşli silahlar ile esasen bulundurulması yasak olan diğer silahların,
b) Esasen bulundurulması yasak olmamakla beraber kesici, ezici, bereleyici veya delici aletler ile patlayıcı, parlayıcı, yanıcı veya yakıcı maddelerin,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ve ilgili spor federasyonlarının belirlediği esaslara aykırı olarak alkollü içeceklerin,
sokulması yasaktır.
(2) Müsabaka güvenliğinin sağlanması amacıyla, genel kolluk görevlileri ile bunların gözetiminde olmak üzere özel güvenlik görevlileri, mülki amirin yazılı emrine istinaden, spor alanına girişte izleyicilerin üstünü ve eşyasını teknik cihazlarla ve gerektiğinde el ile kontrol edebilir ve arayabilir.
(3) Spor müsabakası öncesinde, esnasında ve sonrasında spor alanının çevresinde ve müsabakanın yapılacağı yer gidiş ve geliş güzergâhında, taraftarların üzeri ve eşyası 4/7/1934 tarihli ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanununun önleme aramasına ilişkin hükümlerine göre aranabilir.
(4) 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun adli aramaya ilişkin hükümleri saklıdır.
(5) Genel kolluk görevlileri ve belediye zabıtası birinci fıkranın (b) ve (c) bentleri kapsamına giren alet veya maddeleri spor alanı çevresinde seyyar olarak satan, satışa arz eden, dağıtan veya dağıtmak için bulunduran kişileri bu alandan uzaklaştırmakla yükümlüdür.

Spor alanlarına yasak madde sokulması ve müsabaka düzeninin bozulması (1)
MADDE 13 – (1) Bulundurulması esasen suç oluşturan silahları spor alanlarına sokan kişi hakkında, 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun ek 1 inci maddesi hükümlerine göre cezaya hükmolunur.
(2) Esasen bulundurulması suç oluşturmamakla beraber 12 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddeleri spor alanlarına sokan kişi, bir yıla kadar (1) hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) 12nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddeleri seyircilere temin etmek amacıyla spor alanına sokan veya spor alanında seyircilere temin eden kişi, altı aydan iki yıla kadar (1) hapis cezası ile cezalandırılır.
(4) 12 nci maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamına giren alet veya maddeleri spor alanında kullanan kişi, bu suretle müsabaka düzeninin bozulması halinde, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan bir yıla kadar (1) hapis cezası ile cezalandırılır.
(5) Spor alanına sokulması yasak olmayan maddeleri kullanarak müsabaka düzeninin bozulmasına sebebiyet veren kişi, fiili daha ağır bir cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, adli para cezasıyla cezalandırılır.
(6) 12 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendi hükümlerine aykırı olarak spor alanlarına müsabaka sırasında uyuşturucu veya uyarıcı madde ya da alkollü içecek sokan kişi, fiili daha ağır bir cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, adli para cezası ile cezalandırılır.

Hakaret içeren tezahürat
MADDE 14 – (1) Spor alanlarında veya çevresinde taraftarların grup halinde veya münferiden belirli bir kişiyi hedef veya muhatap alıp almadığına bakılmaksızın duyan veya gören kişiler tarafından hakaret olarak algılanacak tarzda aleni olarak söz ve davranışlarda bulunmaları halinde, fiilleri daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, şikayet şartı aranmaksızın, failler hakkında on beş günden az olmamak üzere adli para cezasına hükmolunur.
(2) Spor alanlarında veya çevresinde toplum kesimlerini din, dil, ırk, etnik köken, cinsiyet veya mezhep farkı gözeterek hakaret oluşturan söz ve davranışlarda bulunan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, üç aydan bir yıla kadar (2) hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Birinci ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların yazılı pankart taşınması veya asılması ya da duvarlara yazı yazılması suretiyle işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

Spor alanlarına usulsüz seyirci girişi
MADDE 15 – (1) Bu Kanun hükümlerine göre temin edilmiş bileti olmaksızın spor müsabakalarını izlemek amacıyla spor alanlarına giren kişi, adli para cezası ile cezalandırılır. Suçun spor müsabakalarına seyirci olarak katılmaktan yasaklanmış kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek adli para cezasının miktarı elli günden az olamaz. (3)

(1) 10/12/2011 tarihli ve 6259 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle bu maddenin ikinci fıkrasında yer alan “üç aydan bir yıla kadar” ibaresi “bir yıla kadar”, üçüncü fıkrasında yer alan “iki yıldan beş yıla kadar”

ibaresi “altı aydan iki yıla kadar”  ve dördüncü fıkrasında yer alan “bir yıldan üç yıla kadar” ibaresi “üç aydan bir yıla kadar” şeklinde değiştirilmiştir.
(2) 10/12/2011 tarihli ve 6259 sayılı Kanunun 3 üncü maddesiyle bu fıkrada  yer alan “altı aydan iki yıla kadar” ibaresi “üç aydan bir yıla kadar” şeklinde değiştirilmiştir.
(3) 10/12/2011 tarihli ve 6259 sayılı Kanunun 4 üncü maddesiyle bu fıkrada  yer alan “hakkında üç aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” ibaresi “verilecek adli para cezasının miktarı elli günden az
olamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.