DOLAR 34,7992 0.33%
EURO 36,8546 0.1%
ALTIN 2.951,170,57
BITCOIN 3409275-4,18%

DEMOKRASİ VE SEÇİM…

16 Ocak 2024 14:12

Okunma: 205 kez okundu.

31 – Mart 2024 Tarihinde Ülke olarak yerel seçime gidiyoruz ve şehirlerimizi, ilçelerimizi, beldelerimizi yönetecek insanları seçeceğiz…

Cumhuriyet, birçok farklı tanımı olsa da “Halkın, kendi ya da belli süreler için seçtiği temsilciler tarafından yönetilmesi…” demektir. Peki, Türkiye’de yönetmek üzere “seçilenleri” halk mı belirliyor? Kimlerin milletvekili olacağına halk mı karar veriyor? Örneğin bir ilimizden milletvekili adayları kim tarafından belirleniyor? Siyasi partilere üye, yurttaşlar tarafından ön seçimle mi? Hayır. Siyasi partilerin genel merkezleri çoğunlukla da “tek adamlar” adayları belirleyip, önümüze koyuyor. Sonuçta, çoğunu hiç tanımadığımız adaylara, şu ya da bu partiye oy veriyoruz.

Kimlerin milletvekili olacağına, partili üyeler değil de parti merkezlerinin ya da parti liderlerinin karar vermesi, seçilen vekillerin, parti başkanlarına “sadakatini” zorunlu kılıyor. Yasa yapmakla yükümlü TBMM üyeleri, halkın neye ihtiyacı olduğuna değil, kendisine vekillik sağlayan liderin ne istediğine bakıyor. Oylanacak yasada ne yazıldığına bakmaya bile ihtiyaç duymuyor. Böyle olunca vekilin işi de kolaylaşıyor. El kaldır, el indir ve alkışla…

Son Anayasa değişikliği ile getirilen “Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi” ise, hem siyasi partilerin hem de TBMM’nin pabucunu dama attı. Yargı ve devletin bütün kurumları yeniden şekillendirilip, tek adamın güdümüne sokuldu. Tek adamın arkasında duracak, emir ve talimatlarına “itaat edecek”, yeterli vekil sayısı varsa, hiç tartışmasız “dediği dedik, çaldığı düdük” olur. O, ne isterse o. Muhalifleri, kendine biat etmeyenleri hapse de atar, hain de der, terörist de…

Demokrasi: Öğretmenim, 60 yıl önce “Bir toplumda sayıca az ya da farklı olanlar, çoğunluğu oluşturanların sahip olduğu bütün haklardan eşit şekilde yararlanabiliyorsa, o ülkede demokrasi vardır…” demişti.

Türk ve Sünni çoğunluk, kendilerinden olmayanları hep “yok” saydı. Anadolu’da binlerce yıl birlikte yaşadığımız Rum ve Ermeni yurttaşlarımızın çoğu göçmek zorunda bırakıldı. Kürtler Türkleştirilmeye, Aleviler Sünnileştirilmeye çalışıldı. Farklı olanların zenginliğimiz olduğunu anlamak istemedik. Oysa Anayasamızda yazdığı gibi, herkesi eşit haklara sahip, eşit yurttaşlar olarak kabul etmek, huzur ve barış içinde birlikte yaşamak, çok zor değil. Din-mezhep, ırk-milliyet üstünlüğünü savunmak ve bunun için savaşmak, insanlık tarihinin hiçbir dönemine, mutluluk ve iyilik getirmemiştir. İsrail’in Filistin halkına uyguladığı soykırımın altında da, ırk ve dinin kötüye kullanımı yatıyor.

Sosyal Hukuk Devleti: Yargıtay ve idarenin Anayasa’yı tanımadığı bir ülkede, Hukuk Devletinden söz edilebilir mi? Açlık sınırının altında milyonlarca engellisi, yaşlısı, emeklisi, çalışanı ve işsizi olan bir toplumda sosyal devletten söz edilebilir mi?

Yerel seçim:

Belediye başkanı ve belediye meclis üyelerinin kimler olacağına, partilerin yerelde yaptıkları ön seçimle mi karar veriliyor? Eğer böyleyse bir diyeceğimiz yok. Aksi halde, “eğilim yoklaması”, “anket”, “saha araştırması” vb. bunların partili seçmenler için bir değeri ve inandırıcılığı olmuyor. Eğilim yoklaması, anket ve saha araştırması, parti yöneticilerine gelecek “beni niye aday yapmadınız?” şeklindeki eleştirileri, savmak için kullanılıyor. Hepsi bu. Sanırım, seçim, demokrasi ve Cumhuriyet üzerine biraz düşünmemiz ve bir şeyler yapmamız gerekiyor.

En az 10 karakter gerekli

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.