Artık öyle bir ortamda futbolumuz yaşıyor ki, kulüplerimiz, yöneticilerimiz, antrenörlerimiz , futbolcularımız ve sahalarımız hastadır.
Zaman su gibi akıyorken, her geçen gün ve her yıl belki bu yıl kulüplerimiz düzelir diye umutlanırken, umutlarımızda hastalanmış..
Aynı şekilde spor severler ve sporu sevenler de hastadır.
Üzüntüyle ifade edelim ki, başka illerin sporundan farklı da olsa, spor camiamızı temsil eden tüm kuruluşlar da hastadır.
Spor severler şaşkın, spor duayenleri suskun, bütün spor cemiyetleri huzursuz, hakikatler inkar edilmeye devam edilmektedir. hırs ve güvensizlik her tarafı sarmıştır. Tüm bunlara çözüm bulmak için herkes konuşuyor. Spora yıllarını vermiş, uzmanlaşmış ve tabiri caizse futbolu ve sadece futbolu meslek
edinmiş olandan başka herkes konuşuyor ve çok şeyler söylüyorlar. Fakat, çare, şifa gelmiyor. Sevgi ve birliktelik gelmiyor, huzur ve güven gelmiyor. Çünkü futbolun uzmanı konuşmuyor, susuyor. Futbolu
konuşmaya, konuşturulmaya başladığı gün, futbolumuz çare ve şifa bulacak, kurtulacaktır.
Bu anlamda, sporseverler, futbolun mutluluk meyvelerini yeniden toplamak istiyorsa; siyasi, hukuk, ilim, bilgi, iktisadi, bütün sporun kültürel faaliyetlerini bu uzaman kişiyle, her türlü meselesini bilim ışığı ve metotlarıyla çözmek zorundadır. Futbolumuzun ölüm saatleri gelip çatmadan evvel, her gün her saat, her dakika ve her saniye çok önemlidir. Futbolumuz bu uzman kişinin reçeteleriyle yeniden yapılanmaya gitmelidir. Neden her yönüyle futbolumuz hastadır. kulüplerimiz her yıl artan imkanlarla (tesis,malzeme, ekonomik olarak) biraz daha iyi olması gerekirken, aksine kötüye gitmektedir.
Eskiden kaliteli futbolcular çıkarken, hem de imkansızlık içinde kıvrandıkları halde; bugün her türlü imkan ve olanağı buldukları halde kaliteli futbolcularımız çıkmıyor. Yılardır yüzlerce değişik yönetici tipine şahit olduk, fakat bir türlü doğru ve güzel şeyler olmuyorsa, hep aksaklık ve arıza oluyorsa bunda bir şeyler aramak lazım değil mi? Bu olumsuzluklar artıkça her geçen gün de aklı başında spor severler soğumakta ve bir kenara çekilmektedir.
Zaman ve ekonomik masraflar boşuna akıtılıyorsa demek ki zaman da hastadır. Sporumuz da eskiden fazla cemiyet yokken, maşallah bugün birkaç tanesini sayabiliriz, bu cemiyetler sporumuz ve futbolumuz devamlı istikrar ve başarı getirmeleri gerekirken, sadece kendi çıkarlarına istikrar getirmektedirler.. Bunu herkes bildiği halde göz ardı ediyorsa demek ki cemiyetlerimiz de hastadır. Son yıllarda ben antrenörüm diyenlerin hepsi denendi, gelen gideni bile aratmadı, aynı tas aynı hamam misali hep geriledik, hep çıkmaza girdik. Demek ki antrenörlerimiz de hastadır. Bunun yanında stadımızın hali ve çimlerin durumu içler acısıysa demek ki stadımız ve çimlerimiz de hastadır.
Basın ise; kendine göre ve keyfine göre bu olumsuzlukları hep süslemeye, örtbas etmeye devam etti.
Her şey bittikten sonra biraz çıkış yaptı ve yine aynı metodunda devam etmeye ısrar etti. Yani ne şiş yansın ne kebap misali idare etmeye çalıştı.. Demek ki basın da hastadır. Tüm bu olumsuzlukları görerek yaşayan taraftar ve sporseverler de futbolumuzun geçmişini arar dururken, bu kalitesizlik içinde hiçbir şey yokmuş gibi sessiz duruyorlarsa, bunu bir kader olarak görüyorlarsa onlarda hastadır. son örnek yılların profesyonel kulübü olan Elazığspor’un durumu her geçen gün ve yıllardır ekonomik ve yönetimsel olarak dilenci konumuna getirilmişlerse, her yıl çaresizliği oynuyorlarsa demek ki profesyonel kulüplerimizde hastadır, Kısacası top’tan hastayız.
Çünkü; bu işi yıllarca bir meslek olarak gören, bu mesleğin bütün icaplarını, sorumluluklarını, ilim ve irfanını öğrenip kendini yetiştiren insanları bir kenara ittiğimiz müddetçe ve bunda ısrar ettiğimiz müddetçe futbolumuz kaybolmaya, yok olmaya ve hatta yatalak bir hasta gibi yatağa
mahkum kalacaktır.
Abdulkadir Gayretli
TEKNİK DİREKTÖR
