DOLAR 34,7360 -0.02%
EURO 36,5863 0.09%
ALTIN 2.958,440,27
BITCOIN 33362510,66%
Harput’tan Bugüne… Edebi Şahsiyetler ( 1 )

Harput’tan Bugüne… Edebi Şahsiyetler ( 1 )

12 Şubat 2022 18:03
Harput’tan Bugüne… Edebi Şahsiyetler ( 1 )

Okunma: 117 kez okundu.

Hazırlayan  Yücel ÇAKMAK / cakmakyucel@gmail.com

Siz değerli okuyucularımız için yeni bir yazı dizisine başlıyoruz. Harput’tan Elazığ’a uzanan kültür yelpazesinin bir yaprağı olan edebi dünyada çok önemli isimler yer ediniyor. Divan’dan Halk Edebiyatına kadar birçok önemli isimlerin yer aldığı edebi isimleri sizlere tanıtacağız. Elâzığ’da doğan ve kökeni Elazığlı olan isimlere yer verirken, birçok ismin eser üretmesine dikkat ettik. Genelde basılı kitaplara yer verirken, bazı edebi isimlerimiz ise kitabı olmazsa bile eserleri ile kendilerini tanıtıyorlar. Unuttuklarımız, ulaşamadıklarımız ve bilemediğimiz isimler olabilir. Onlarda şimdiden özür dileriz. Bize sonradan bilgilerinin gönderirlerse onları da son kısımda yayınlayacağız. Tanıtımlarımızı alfabetik olarak soyadına göre yaptık.

ABDUSSABUR ÖZTÜRK (İÇMELİ SABRİ ÇAVUŞ)

Asıl adı Abdussabur Öztürk olan Harputlu (İçmeli) Sabri Çavuş, 1899 yılında o zamanlar Harput’a bağlı olan İçme Köyü’nde doğmuştur. Tahsilini burada yapıp mecbur kalmadıkça köyünden dışarı çıkmamış olan Sabri Çavuş’un az bir medrese eğitimiyle yakaladığı kültürel boyut dikkat çekicidir. O, hem okuyuş bakımından, hem de beste ve güfte yapımcısı olarak bu alanda önde gelenlerden biridir. İçmeli Sabri Çavuş, 1944 yılında Elazığ’ın yetiştirdiği tasavvuf büyüklerinden Cafer-i Tayyar Baba’ya intisap etmiştir. Harputlu Sabri Çavuş, 20 Kasım 1969 yılında vefat etmiştir. Harputlu Sabri Çavuş’un tespit edebildiğimiz bir divanı bulunmaktadır: Divan-ı Sabri: Müellifin kaleme aldığı bu eserinde doksana yakın şiirinin bulunmaktadır. Müellifin bu divanı yazmasına sebep olanın intisap ettiği şeyhi Cafer-i Tayyar Baba el-Harputi olduğu rivayet edilmektedir. Müellifin ilahi/şiirlerinden iki adedi okuyucuların istifadesi amacıyla aşağıda sunulmuştur.

ABDÜLHAMİD HAMDİ

Harput’ta 1245/1829 senesinde doğan Hamdî Efendi’nin asıl adı El-hâc Abdulhamîd Hamdî Efendi’dir. Şiirlerinde Hamdî mahlasını kullandı. Kasîde-i Bür’e şarihi Ömer Na’îmî Efendi’nin oğludur. Ailesi on beşinci yüzyıldan beri Harput’ta müderrislik, müftülük görevlerinde bulunan aydın ve kültürlü bir ailedir. Bu aileden Mehmed Sa’îd Efendi, onun oğlu ve Hamdî’nin babası olan torunu Ömer Naî’mî Efendiler bir asır kadar zincirleme olarak Harput’ta müftülük ve müderrislik görevlerinde bulunmuş bilgin kimselerdi. Abdulhamîd Hamdî Efendi ilk bilgilerini babasından aldı, henüz babasının yanında öğrenci iken aynı zamanda alt seviyede olan öğrencilere de ders vermekte idi. Daha on sekiz yaşlarında iken Avâmil Tuhfesi’ne haşiye yazdı ve bir Dîvânçe oluşturacak kadar şiir tanzim etti. Şeyhülislam Ârif Hikmet Bey’e takdim etdiği bir kaside çok beğenildi ve kendisine normalden birkaç rütbe yukarı bir ruus verildi. 1272/1855 senesinde pederinin huzurunda ulûm-ı isnâ aşerden icazet aldı. Tahsili sırasında birkaç ayda Kur’ân-ı Kerîm’i hıfzederek hafız oldu. Reîsülkurrâ Harputî Hâfız Yûsuf Efendi’den ilm-i edâ ve kırâattan icazet aldı. Kendisine defalarca müftülük ve resmi memurluklar teklif edildiği hâlde kabul etmedi. Daha sonra Yusuf Kâmil Paşa’nın Harput’ta inşa ettirdiği medresenin müderrislik ve mütevellilik görevi kendisine verilince bu görevi kabul etti. Önce 1279/1862 senesinde sonra pederiyle ikinci defa 1283/1866 senesinde İstanbul’a geldi ve bu gelişinde Yûsuf Kâmil Paşa’nın iltifat ve riayetine nail oldular. 1290/1873 yılında hac görevini yerine getirdi, burada karşlaştığı alimler ve fazıllar tarafından kendisine ve ilmine aşırı hürmet gösterildi. Harput’a döndüğünde yine ilim öğretmeye ve talebe yetiştirmeye devam etti. Meşhur Sırrı Paşa Diyarbakır valiliğine ilk ve ikinci atanmasında Hamdî Efendi’nin Harput’taki evine uğrayarak ona son derece hürmet göstermiş ve onu Diyarbakır’a davet ederek orada da ağırlamış ve saygı göstermiştir. Hamdî Efendi çocukluğundan beri zühd ve takva ile hayatını geçirdiğinden Kâdirî ve Şâzelî tarikatlarına da intisap etmişti. Özellikle Şâzelî tarikatı üzerine dostlarını irşad ederdi. Romatizma hastalığından muztarib olduğundan son zamanlarında medresedeki dersleri oğlu ve ilmî varisi Kemâleddîn Efendi’ye devretmişti ve kendisi yalnızca yüksek ilimleri öğretmekle meşgul olmaktaydı. 1320/1902 senesinde zatürre hastalığından Harput’ta vefat etti. Harput civarında Kürdler Türbesi kabristanına pederinin yanına defnedildi. Kır sakallı, gözleri açık mavi, burnu uzun ve sağ tarafa biraz eğimli, yüzü geniş, yanakları kırmızı, elleri ve ayakları irice, vücudu gayet beyazdı, sağ yanağında siyah bir ben vardı. Temizliği çok sever, değerli ve gösterişli elbiseler giyerdi. Güler yüzlü ve alçak gönüllü idi” (İnal 1988: 532, 533). Büyük bir çoğunluğu Arapça ve yazma hâlinde olan eserleri alfabetik olarak şunlardır: 1. Bugyetü’l-Kâsıd Fî Cevâbi’l-Es’ileti’l-Vârideti Min Âmid. 2. Cevâbu’l-Vezîr Fî Hurmeti İmtinâ’il-Hac An Duhûl-i Mekkete İnde’l-Vebâ’i’l-Kesîr: Bu eser Elazığ valilerinden Süleymâniyeli Abdullah Musîb Paşa’nın istediği bir fetva üzerine yazılmıştır. 3. Dîvânçe-i Eş’âr. 4. El-Burhânu’l-Münevver Fî Tahrîmi’t-Tenvîr ve İktinâhi’l-Musavvir. 5. El-feyzü’r-Reddî Fî Hâşiyeti Havâşiyi’l-Celâl Li-Siyelkûtî: 6. El-Hallü’l-Mükemmel Ale’l-Havâşiyi’l-Siyelkûtiyye Ale’l-Mutavvel. 7. El-Hâşiyetü’l-Cedîde Alâ Havâşiyi’l-Siyelkûtiyye Alâ Tarfi’t-Tasavvurât Min Şerhi’ş-Şemsiyye. 8. Es-Sıbtü’l-Abkarî Fî Şerhi Akdi’l-Cevherî Fi’l-Farki Beyne Kesbiyyi’l-Mâtürîdî Ve’l-Eş’arî. 9. Mükhiletü’l-Ebsâr Fî Rü’yeti’l-Hilâl Bi’n-Nehâr. 10. Nesâyihu’l-Ebkâr Fî Hâşiyeti Netâyicü’l-Efkâr. 11. Safvetü’l-Efkâri’l-Ulemâ Fî İsbâti İlmi Nebiyyinâ Bi’l-Esmâ. 12. Tabbsıratü’l-Hak Ale’l-Ayân Fî Hurmeti’l-İstîcâr Alâ Kırâ’ati’l-Kur’ân. 13. Tahmîsü’l-Kasîdetü’l-Münferice: Bu tahmîs, oğlu Kemâleddin Efendi tarafından Türkçe’ye tercüme ve şerh edilerek basılmıştır. 14. Tekmîl-i Hâşiye-i Velediyye Hicâbîsi: Pederinin yazdığı tamamlanmamış haşiyenin tamamlanmış şeklidir. İbnü’l-Emîn, Hamdî Efendi hakkında şunları söylemektedir: Devrinin en büyük ve hürmet gören alimlerinden idi. Birçok ilme dair etraftan kendisine yöneltilen sorulara mükemmel cevaplar verirdi. Arap ve Acem bilginleri ile devlet memurlarının ilimle meşgul olanları onunla daima ilmî muhaberelerde bulunurlardı. Örneğin meşhur alimlerden Abdunnâfi Efendi ayrıca önemli bir bilgin ve devlet adamı olan Giritli Sırrı Paşa yazdıkları eserleri ona gönderir, fikirlerini alır, düzeltmelerine riayet ederlerdi. Takva sahibi bir insandı. Dinî görevleri ifadan ve ilim ile meşgul olmaktan başka bir şeyle ilgilenmezdi. Sekiz defa ilmî icazet vererek pek çok âlim yetiştirmişti (İnal 1988: 532, 533). Kaynakça İnal, İbnü’l-Emin Mahmud Kemal (1988). Son Asır Türk Şairleri. C. I. İstanbul: Dergah Yay.

En az 10 karakter gerekli

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.