Sunuculuğunu üstlendiğim bu faaliyette Fırat ve Dicle havzasının kültür ve sanat elçileri, kültür ve sanatta buluşmanın önemi üzerinde durdular. Birliğin, dirliğin, diriliğin ve kardeşliğin olmazsa olmazının bir milletin sahip olduğu kültür ve sanatının gelecek nesillere aktarılması olduğu gerçeği bu toplantı vesilesi ile bir defa daha vurgulandı. Toplantının açış konuşmalarında söz alan Ankara/Elazığ Dernekler Birliği Federasyonu Başkanı Prof. Dr. Haşim Çakırbay, Fırat ve Dicle Havzalarının çok zengin bir kültüre sahip olduğunu bu zengin, mayası sevgi kokan kültürün genç kuşaklara aktarılmasının ülkenin geleceği açısından önemini belirtti. Çakırbay, “Eğer bir kültür havzasında o millete ait değerler, yaşanmıyorsa, yaşatılmıyorsa, yani bir millet düşündüğü gibi yaşamıyorsa o zaman yaşadığı gibi düşünmeye başlayan bir nesil oluşur. O nedenle kültür değerlerimizi yaşamalı, yaşatmalı ve gelecek nesillere aktarmalıyız.”dedi. Çakırbay, bu konuda eğitime büyük görevler düştüğünü eğitimin, bu milletin evlatlarını milletin öz değerleri ile bezeli olarak yetiştirmesinin önemini belirterek konuşmasını sonlandırdı.
Diyarbakır Turizm ve Musiki Derneği Başkanı Kenan Aksu: “Bir kültür şehrinden bir başka kültür şehrine geldik. Elazığ’a gelirken sevinçliydik. Kardeşlerimizin, can dostlarımızın şehrinde bulunmaktan mutluyuz.”,diye başladığı konuşmasını “Diyarbakır, bir kültür şehridir; ruhu olan bir şehirdir; ancak kötü tanıtmışlar. Bir şair ağabeyimiz var: Kadri Göral; “Burası Diyarbekir/ Zemini kayalık, iklimi serttir/İnsanları cesurdur, erkektir, merttir/ Bu şehri kötü tanıtan da felektir.”, diyor.“Bizler, bu algıyı değiştirecek ve feleğin çarkını bozacağız.”,diye konuşmasını sürdürdü.
İstanbul’dan Hazar’daki kültür buluşmasına katılan Sivriceli iş adamı Ahmet Akman, toplantının duygu dünyamıza, ülkemizin birlik ve beraberliğine katkısı olmasını dileyerek başladığı konuşmasını; “İnsan, Allah’ın yarattığı eşrefi mahlûkattır. Bu eşrefi mahlûkatı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği özünde var olan ve insanı faziletli kılan bu meziyetlerin tezahürüdür. Bu meziyetler, insanın doğruyu yanlıştan ayırabilme meziyeti; adaleti ve zulmü ayırabilme meziyeti, fayda ile zararı ayırabilme meziyeti, güzelle çirkini ayırabilme meziyeti, iyi ile kötüyü ayırabilme meziyeti… İnsan doğru ve yanlışı ayırma meziyetinden ilimler ortaya çıkar. Adalet ve zulmü ayırma meziyetinden siyaset ve hukuk inkişaf eder. Fayda ile zararı ayırt etme meziyetinin ortaya çıkması ekonomiyi, sizlerin mensup olduğunuz güzel ve çirkini, iyi ile kötüyü ayırt edebilmeden de ahlak ve sanat tezahür ediyor. Eğer bizler, ülkemiz ve insanlık âlemi bu meziyetleri geliştiremezsek o zaman medeniyetler ortaya çıkmaz. O zaman insan eşrefi mahlûkattan esfeli safilin doğru irtifa kaybeder. Bizler, Mezopotamya havzasında inşallah eşrefi mahlûkat yolunda ilerleyeceğiz.”dedi.
Elazığ Belediye Başkan Yardımcısı Nazif Bilginoğlu, konuşmasında Elazığ ve Diyarbakır insanlarının, ortak kimliğin, ortak kültürün ortak medeniyetin mensupları olduğunu vurguladı. Elazığ/ Diyarbakır Kültür Sanat Buluşmasının bir paydaşı olmaktan memnun olduklarını belirten Bilginoğlu. Diyarbakır’dan gelen misafirlere ve Elazığlı katılımcılara Elazığ Belediyesinin birer hediyesi olduğu söyledi ve Diyarbakırlılar adına hediyelerini, DİKTUMDER Başkanı Kenan Aksu’ya; Elazığlılar adına da Ankara’dan gelen Prof. Dr. Haşim Çakırbay’a takdim etti.
Yıl 1937, aylardan Kasım… Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Elazığ’ı ziyaret etmiş, beyaz trenle Diyarbakır’a gitmektedir. Geceyi Kürk İstasyonu’nda geçiren Gazi ve beraberindekilerler; Şükrü Kaya, Sabiha Gökçen, Celal Bayar, Kılıç Ali, Fazıl Ahmet Aytaç; sabah ilk ışıkları ile birlikte Diyarbakır’a gitmek üzere hareket ederler. Hazar babanın heybeti, gölün muhteşem güzelliği Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü adeta büyüler. Gördüğü güzellik karşısında çok duygulanan Gazi, bugün “Hazar’da Elazığ Diyarbakır Kültür ve Sanat Buluşması”nın gerçekleştirildiği bu yerin hemen 500 metre ilerisinde gölün tek adası olan Martı Adası’nın karşısında treni durdurur. Beraberindeki heyetle birlikte trenden iner. Temiz dağ havasını ciğerlerine çeker, yanındakiler döner; “dünyanın en güzel memleketi Türkiye”, der. Sonra da bulunduğu göl kıyısına kendisini görmek için koşarak gelen köylüler döner, “Burada Yalova gibi modern bir şehir kuracağım” diye söz verir. Köylülere dağın adını sorar Hazar Baba dağı cevabını alınca bu sefer de gölün adını sorar “Gölcük” derler orada bulunanlar. Atatürk gölün adının “Hazar Gölü” olmasını ister.
İşte bugün, tam da bu yerde Fırat ve Dicle Havzalarının iki kadim şehri Elazığ ve Diyarbakır Kültür ve Sanat buluşması gerçekleşiyor. Kürsüde Sivrice Belediye Başkanı Turgay Gündoğan var. Gündoğan, “Elazığ ve Diyarbakır’dan gelen misafirleri ilçemizde ağırlamaktan gurur duyuyorum.”, diye başladığı konuşmasında kültürün ve sanatın geleceğe aktarılmasının önemini vurguladı. Önümüzdeki yıllarda da bu etkinliğin gençlerimizi de içerisine alan geniş kapsamlı bir organizasyona dönüşmesini ve devam etmesini dileyerek konuşmasını noktaladı.
Fırat Üniversitesi İnsani ve Sosyal Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Muhammed Beşir Aşan, “Harput’un bir köşesinde Hazarı kucağında kardeşliğimizi, birlik ve beraberliğimizi konuşmak üzere bu seri olan toplantıların birisini daha yapıyoruz. Hepinizi saygı ile selamlıyorum.”, diye başladığı konuşmasında “Elazığ ve Diyarbakır’ın kültür kodları üzerinde durmaya çalışacağım. Bu kültür kodlarının üç başlığı var. Biri coğrafya, diğer biri tarih ve bir diğeri de kültürdür. Sosyologlar, “coğrafya kaderdir”, diyorlar. İşte bizim kardeşliğimizi kader takdir etmiş. Fırat havzası ve onun temsilcisi Harput, Dicle Havzası ve onun temsilcisi Diyarbakır… İşte kaderin tensip ettiği kardeşlik… Bu coğrafi kardeşlik bilahare bir kültür coğrafyasını ortaya çıkarıyor. Fırat ve Dicle Kültür coğrafyası… Dünyada buna benzer kültür coğrafyaları var mı? Elbette, var. Mevaraünnehir Kültür Coğrafyası, Nil Vadisi Kültür Coğrafyası… O nedenle kardeşliğimizi idrak edebilmek ve değerini kavrayabilmek için yaşadığımız coğrafyayı çok iyi anlamamız, bilmemiz lazım. İkinci kültür kodumuz tarihtir. Tarihe baktığımız zaman bu kültür coğrafyalarının tarihi derinliğini görürüz. Diyarbakır’da Göbeklitepe’ye kadar uzanan Çayönü Kültürü… M.Ö. 12 binlere kadar uzanan bir derinlik. Fırat’ta bunun adı Harput kültürüdür. Bu kültürü de M.Ö. 12 binlere giden tarihi derinliği var. Bu kardeşlik bu bölgelerin İslam’la şereflenmesinden sonra da devam ediyor. Selçuklu döneminden bugüne sahabelerin mayası ile bu kadim Türk-İslam kültür birlikteliği devam ediyor. Ne diyordu Necip Fazıl Kısakürek “Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader.” İşte kader, bizim kardeşliğimizi akrebin kıskacında mayalamış. Haçlı seferlerinden günümüzdeki terör belasına kadar hep bizim kardeşliğimizi bozmaya çalıştılar. Ancak sahip olduğumuz dinamizm Türk-İslam kültürü bunu da defetmeye dün muvaffak oldu bugün ve yarın da muvaffak olacaktır”,dedi.
Diyarbakırlılar adına konuşma yapan Araştırmacı Yazar Abdulaziz Yatkın, “Diyarbakır- Elazığ kardeşlik köprüsünü inşa eden başta Şener Bulut’a, paydaşlarına ve bütün emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Allah sizlerden razı olsun,”, diye başladığı konuşmasında uzmanlık alanının İslam tarihi ve Diyarbakır tarihi olduğunu belirtti ve Diyarbakır tarihi hakkında bilgi verdi. Diyarbakır’ın Yüzyıllarca birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını,12500 yıllık tarihi geçmişine sahip olduğunu söyledi. “ İslam âleminde 5. Haremi şerif olarak kabul edilen ulu caminin bu ilde olması, Diyarbakır’a ayrı bir güzellik katıyor. Diyarbakır, günümüzden 850 yıl önce bir ilim ve kültür merkezi idi. El Cezire, bu şehirde yüzlerce makine ve robot yaptığı bilinenlerdedir. Diyarbakır Kütüphanesinde tespit edildiği kadarı ile bir milyon kırk bin kitap bulunmaktadır”, diyerek konuşmasını sürdürdü.
Diyarbakır’dan programa katılan Gazeteci Yazar Yaşar İçen Hanımefendi, “Emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum.”,diyerek başladığı konuşmasında kadının toplum içerisindeki önemini vurguladı. Yaşar İçen’in konuşmasının ardından müzik programına geçildi. Programa Diyarbakır’dan katılan İbrahim Macit ve Meltem Macit’in sahne aldığı Diyarbakır türküleri ziyafetine Fethi Açıkgöz ve Ali Çelik de sazları ile eşlik ettiler.
Müzik programının ardından selamlama konuşmaları devam etti. Okuduğu şiirlerle gönül dünyamıza uzanan Diyarbakırlı araştırmacı yazar İbrahim Evirgen, Elazığ ve Diyarbakır’ı bir can olarak gördüğünü ifade eden Mehmet Ali Kırsaçlı, Diyarbakır Kültür Turizm ve Musiki Derneği Başkan Yardımcısı Remzi Dayan, Yalçın Aydın, Gazeteci Yazar Şehmus Kızılaslan yaptıkları selamlama konuşmalarıyla programı renklendirdiler.
Sivriceliler Derneği Başkanı Çetin Özmen, “İlçemizi şereflendirdiğiniz için sizlere teşekkürlerimi sunuyorum. Gelenekselleşen bu Hazar buluşmalarının bundan böyle devam etmesini istiyorum,” dedi.
Hazarlarla gurur duyan “Yüreğim Hazar’da Kaldı” eseriyle de bu duygusunu dile getiren Ali Koç, yaptığı konuşmada Elazığ Diyarbakır kültür buluşmasının önemini belirtti.
Böylesine anlamlı bir programı hazırlayanlara teşekkür ederek konuşmasına başlayan Palu Dernek Başkanı Fadıl Ülgen, memnuniyetini dile getirdi ve “güzelliklerimizi gelecek nesillere aktarmak için çalışmak ve onlara sahip çıkmak gerekir”, dedi.
Konuşmaları müzik programı takip etti. Elazığ’ın mahalli sanatçısı Osman Bulut’un “Türkülerle Harput” küçük konserine Fethi Açıkgöz, Ali Çelik sazları ile eşlik ettiler.
Eğitimci yazar Muammer Aksoy, Diyarbakır Türkmenler Derneği Başkanı Cumaali Kahraman yaptıkları konuşmalarla programa katkı sundular.
Diyarbakır’ın yetiştirdiği yaş otuz beş şiiri ile gönüllerimize taht kuran Cahit Sıtkı Tarancı “Memleket İsterim” adlı şiirinde ne diyordu:
Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.
Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.
Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.
Hazar demek şiir demekti. Balıkesirli Şair Halil Soyuer: “Dertleri çaresi olmazsa bile/ Geliyor ya yeter duygular dile/Yaşar şiirlerle şarkılar ile/ Hazar kıyısında göl geceleri” demişti. “Hazar’da Elazığ Diyarbakır Kültür ve Sanat Buluşması” programına katılan; birlik, dirlik, dirilik, dostluk, kardeşlik, kadirbilirlilik, vefa duygularını nakış nakış işleyen şairler de şiirleri ile Hazar’ın sularını yeniden ve derinden dalgalandırdılar. Nesrin Erdoğmuş, R. Mithat Yılmaz, Tuncer Sönmez, Zekeriyya Bican, İlhami Bulut, Mahir Gürbüz, Mehmet Şükrü Baş, İhsan Nazik, Ahmet Demir, Hüseyin Göçeri, Yalçın Azizoğlu şiirin ruhlara diktiği sevgi ve hoşgörü fideleri ile anı geleceğe taşımanın mutluluğunu yaşadılar, yaşattılar.
“Hazar’da Elazığ Diyarbakır Kültür ve Sanat Buluşması” Diyarbakır’dan İbrahim Macit, Meltem Macit; Elazığ’dan Osman Bulut ve Ziya Tunçtekin’in sanatçı olarak yer aldığı Fethi açıkgöz ve Ali Çelik’in sazlarının eşliğinde icra edilen Harput -Diyarbakır türküleri ile sona erdi.
Azerbaycanlı şair Nebi Hezri;
Necesin yahşıyam yaşı ol bala
Yeller senden, gelen hayır bendendir
Sen sonsuz deryasan en kiçik damla
Hazer damlası da hazer kadardır”, demişti. “Hazar’da Elazığ Diyarbakır Kültür ve Sanat Buluşması”nı gerçekleştirenler de bu milletin birliği, dirliği, diriliği ve kardeşliği için bir damla da olsa katkımız olduysa ne mutlu bizlere…