Aralık ayını hiç sevmiyorum…
Kasvetli kara bulutların kol gezdiği, insanların kapalı mekânlara akın ettiği, insanın içini sıkan sıkıcı bir aydır. Artık bu ay yılın son ayıdır. Yolun sonunu çağrıştırır belki de birçok insana…
Yazımı kaleme aldığım sıralarda sevdiğim ve saygı duyduğum bir ağabeyimizin vefat haberi, bu hissimi adeta mangaldaki köze har verme misali körüklemişti…
Sürsürü Mahallesi Muhtarı Ergün Göl ağabeyimiz geçirmiş olduğu ani bir kalp krizi sonucu aramızdan ayrılmıştı…
Hayatın ne kadar basit ve ani bir şekilde sonlanacağını bize bir kere daha acı bir şekilde hatırlatmıştı…
Ancak aslında beni Aralık ayına küstüren daha acı yaşanmışlıklarımın olduğu bir gerçektir. 29 Aralık 1998 günü büyük abim Yavuz Selim Turan’ı kaybetmenin tarifsiz üzüntüsü yaşamıştım.
Yıllar geçer acı hafifler diyorlar ya siz inanmayın. Yeri dolmayan insanların, sızısı geçmeyen acıların tekrar tekrar hatırlandığı aydır Aralık ayı. Hüzün ayıdır Aralık ayı…
Asker ocağında idim, tezkereme birkaç ay kalmıştı, 18 ay sonlanacak, Elazığ’a, sevdiklerime kavuşacaktım. Yaşım genç, umutlarım taze idi…
Babasız büyümenin yanında Rahmetli Annem ve abilerimle birlikte kenetlenmiş, Başımızda bir büyük, bir baba olmadan hayata meydan okumaya çalışıyorduk. 29 Ocak 1983 de kaybettiğimiz Celal Turan’ın ardından yıllar su gibi akmıştı.
Varın kaptansız bir geminin yolculuğunu siz düşünün…
Dalgalar kuvvetli, sözler özlü ve de acı idi…
Unutmak isteseniz de işte hatırlıyorsunuz. Elde değil…
Ben abimi İzmir’de toprağa vermedim, veremedim. O benim için orada yaşantısına devam ediyor. Yengem ve yeğenim ile uzakta bir yerlerde yaşıyor diye avutuyorum kendimi…
Başka nasıl katlanabilirsiniz kardeş acısına…
Tüm bunları tekrar tekrar yaşarken yine bir Aralık ayı, yine bir hüzün ayı. Takvimler 28 Aralık 2019 gününü gösteriyordu. Ayrılık ayıydı Aralık’tı.
Hem annem hem babam Filiz Turan’ı kaybetmiştim.
Yine bir Aralık ayında yakalandığı hastalıktan tam bir yıl sonra vefat etmişti. İnsanlar hasta oluyor, bir şekilde tekrar iyileşiyordu. Ameliyat olup sağlığına kavuşanlar, bir şekilde yaşamaya devam eden insanlar gördükçe hep kendi kendime “takdiri İlahi… ne yapabilirsin ki?” diye telkin veriyordum.
Duyuyordum, çalıştığım iş yerinde mesajlar geliyor, kurumumuzdan emekli … kişinin dedesi vefat etmiş… Adam emekli olmuş, babası, ailesi ve belki de dedesi ile zaman geçirmiş, onlarla bir çok anısı olmuş… sayısız düşünceler aklımda cirit atıyor. Allah rahmet eylesin. Rabbimin takdir ettiği ömür.
Haşa ne diyebilirsiniz. Ancak vakit geçirmek isterdim Babam ile… şöyle sıkı sıkı sarılmak, koluna girip Gazi caddesinde yürümek isterdim. Abimle seyahat etmek isterdim uzun yolda, konuşmak paylaşmak dertleşmek… Tavla atmak isterdim. Varsın yenileyim. Tavlayı koltuğumun altına alır da giderim…
Çok şükür Uluç abim ile etle tırnak gibiyiz, bazı şeyleri yaşamaya, kaçırmamaya çalışıyoruz. Ancak Yavuz Abimi, Babamı, Annemi çok özlüyorum.
Bunu da ilk defa bir yerde paylaşıyorum. Derler ya mutluluklar paylaşılınca artar, acılar paylaşılınca azalırmış…
Bu sefer bunu deneyeceğim. Yine Rahmet ve özlemle anacağım sevdiklerimi…
Sende geçeceksin Aralık ayı, hüznünle, üzüntünle…
GÜNDEM
13 Eylül 2024EKONOMİ
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024EKONOMİ
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024GÜNDEM
13 Eylül 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.