Söz ver bizlere YİĞİTÇE.
Söz ver bizlere DELİKANLICA.
Söz ver bizlere TÜRKÇE ve MÜSLÜMANCA.
Başkalarının söz vermelerine inanmıyoruz.
YAŞLI NİNEYE SECCADE ÜZERİNDE TECÂVÜZ ETTİLER.
ÇÜNKÜ GÖNDERDE BAYRAĞI, KUTLAYACAK MİLLİ BAYRAMI YOKTU.
Başlığı yanlış okumadınız.
Bosna’da yaşlı bir Müslüman kadına kocasının gözleri önünde Yatsı Namazını kılarken seccadesi üzerinde defalarca tecâvüz ettiler.
Evin yaşlı erkeği namazını bitirdikten sonra hanımı kendisine yatması için pijamalarını getirir ve sonra kendisi namaza durur. Yaşlı kadın secdede iken kapı kırılarak Sırp militanları içeriye girerler ve kocasının kollarını arkadan bağladıktan sonra kocasının gözleri önünde namaz kılan yaşlı kadına seccadesi üzerinde defalarca tecâvüz ederler.
İKİNCİ ACI HADİSE İSE,
ABD askerlerinin, Ebu Garip Hapishanesinde defalarca tecavüzüne uğrayan Iraklı Müslüman kadın NUR BACININ yazdığı mektubunda; ‘’Ey Müslüman devlet adamları, burada her gün toplu tecâvüze uğruyoruz, aşağılanıyor çok ağır hakaretlere maruz kalıyoruz. Karınlarımızda kâfir Amerikan askerlerinin çocuklarını taşıma ayıbından kahroluyoruz. Ne olur gelin bu hapishaneyi bombalayıp bizleri öldürün de bitsin bu işkence…’’ şeklinde ki feryadıdır.
Bu iki iğrenç hadiseyi duyduktan sonra çok sevdiğim Türk Bayrağını daha çok sevdim ve içimdeki bayrak aşkı her gün biraz daha büyüdü. Çünkü ben Türk’üm, Türk namusludur ve biliyorum ki namus ancak gönderde dalgalanan bayrağın altında korunur. Bir diğer husus ise, kadınlar için en büyük ve en önemli tesettür gönderde dalgalanan bayraktır.
Şayet hürriyetinin sembolü olarak gönderde bayrağın dalgalanmıyorsa, kadınların örtüleri işgâl gücü askerleri tarafından sadece bir çekimlik bez parçasından ibârettir.
Namus hassasiyeti dünyada en yüksek olan Türk milletine mensubum. Dünyada namussuzluğa dayanamayan ve namusu için adam vuran tek millet Türk Milletidir. Her Türk ferdi bayrağını namusu için sever ve üzerine titrer.
Bu iki olaydan sonra, her bayrak düşmanı ve bayrağa karşı saygısı olmayan biri benim için, Bosna’da namaz kılan yaşlı kadına, Irak’ta Nur Bacıya tecâvüz edenler kadar aşağılıktır, şerefsiz birer ırz namus düşmanıdırlar.
Bosna’da ki o yaşlı kadın ve Irak’ta ki yüz binlerce Nur Bacı sırf bayrakları gönderden indirilip İstiklâl Marşları susturulduğu için tecavüze uğramışlardır.
BU İKİ ACI OLAY GÖSTERMEKTEDİR Kİ
Bayramlar ve Bayraklar en büyük tesettürdür.
Irz, namus ve haysiyet ancak bunlar sayesinde korunur ve teminat altına alınabilir.
O ZAMAN;
Bayrak düşmanlarına…
İstiklâl Marşımıza karşı saygısızca davrananlara…
Marşımız söylenirken ayağa kalkmayanlara…
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ve 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramını unutturmaya kalkışanlara, Atatürk’ün resmini kutlama alanlarına asmayanlara namusumuzun düşmanları olarak bakmalıyız. Bunların her biri ayrı bir alçak, her biri birer nikâhsız veledi zinadırlar.
AKLINIZDA OLSUN;
Milli Bayramlar bitirildikten sonra, sıra Ramazan- Kurban gibi dini bayramlarımızın bitirilmesine gelecektir.
BAYRAK VE BAYRAM DÜŞMANLARINA DİYORUM Kİ;
Ey bayrak ve Mili Bayram düşmanı münâfık!
Bakıyorum karını sarıp sarmalamışsın iyi güzel de; şayet o saygı göstermediğin Ay Yıldızlı Bayrak, kutlamadığın mili bayram, okunduğunda ayağa kalkmadığın İstiklâl Marşımız, resmini bayram kutlama meydanlarına asmadığın Atatürk olmasaydı senin karının tesettürü bir çekimlik paçavradan ibaret kalırdı. Çünkü Irak’ta da tesettürlü bacılar vardı, gönderden bayrakları indirildiği, marşları söylenmediği için şalvarları, yazmaları onları örtüp korumaya yetmedi ve soyularak altlarına serildi!
ASMAYA TENEZZÜL ETMEDİĞİN TÜRK BAYRAĞI;
Ay ve yıldızıyla; ALLAH c.c ve Hz. Muhammed’i sembolize eder .
Peygamberimizin bayrağının üzerine yazılı olan ‘’Lâ ilâhe illâllah Muhammeden Resulullah’’ lâfzı, Türk bayrağında Ay ve yıldız olarak şekillenir.
BAYRAK VE MİLLİ BAYRAMLAR;
Namustur,
Şereftir,
Haysiyettir,
Egemenliktir,
Bağımsızlıktır,
Dini yaşatandır.
Dahası;
İmanı muhafaza edendir,
Neslin devamını sağlayandır,
Kadınlar içinse en büyük tesettürdür.
Bayrağı ve mili bayramları olmayanların, İstiklâl Marşları okunmayanların tesettürleri, Irak’ta ki kadınlarınki gibi bir çekimlik bez parçasından ibârettir! Çekip aldığında anadan üryan kalınır.
VE BU SEBEPLEDİR Kİ BAYRAK;
Bilhassa namuslu kadınlar
Ve karısının, kızının, bacısının, gelininin namusu üzerine titreyen imanlı ve şerefli erkekler için apayrı bir öneme haizdir!
BAYRAK KİMLER İÇİN DEĞERSİZDİR;
Haramzadeler…
Namussuz ve şerefsizler …
Başka bir milletin necis kanını taşıyanlar…
İstiklâl Savaşının kılıç artıklarının dölleri olanlar…
1915 tehcirinde izini kaybettirip, bizden biriymiş gibi gözükenler…
Ve dahası;
Elinde tespih, başında namaz takkesi lâkin boynunda gizli HAÇ KOLYE taşıyanlar …
Türk’ün tüm nimetlerinden istifade etmelerine rağmen, hayatlarında bir kerecik olsun Türk kelimesini ağızlarına almayanlar …
Soyları, Türk milletinin sayesinde bu günlere kadar gelebildiği halde, hatta kendilerinden hiçbir makam, mevki esirgenmemesine karşılık yine de nankörlüğe devam edenler …
Ve de İzmir’den denize döktüğümüz palikaryaların geride kalan eniklerinden olanlar için ne bayrağın, ne Atatürk’ün, ne İstiklâl Marşımızın, ne de Milli Bayramlarımızın en küçük bir değerleri vardır.
Evet yukarıda saydıklarımız için bayrak hiçbir kıymet ifade etmeyebilir, çünkü aşağılıkta ve nankörlükte sınır tanımayan birer sosysuzdurlar.
BİLİNMELİDİR Kİ
Bayrağımıza gereken ihtimamı ve saygıyı göstermeyenler…
Ona el uzatıldığında susanlar….
Onu koruyup kollamakla mükellef oldukları halde, ona yapılan saldırıya anında karşılık vererek, TAŞ ÜSTÜNDE TAŞ, GÖVDE ÜZERİNDE BAŞ bırakmayanlar….
Ona uzanan kirli eli, karısının, kızının en mahrem iç çamaşırına uzanmış el olarak görüp celâllenmeyenlerin her birerleri bilinmelidir ki bizden olmayan ve sırtımıza yerleşip kan emen ve namus, iffet, haysiyet nedir bilmeyen birer asalak kenedirler.
BAYRAK
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selâmlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder…
Gölgende bana da, bana da yer ver.
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:
Yurda ay yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık;
Dağlardan çöllere düştüğümüz gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı
Yüksek yerlerde açan çiçeğim.
Senin altında doğdum.
Senin altında öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yeryüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!
(Arif Nihat Asya)