Kıssadan Hisse Seçme Hikâyeler, İbretlik Dini Hikâyeler, İbretlik Hikâyeler kategorimiz için hazırladığımız bugünkü hikâyemiz Kıssadan Hisse Seçme Hikâyeler olacak. Okurken kıssadan hisse alacağınız bu güzel hikâyelerimizi keyifle ve huzurla okuyacağınıza inanıyoruz.
Rüyadaki Padişahlığın Ne Kıymeti Var
Padişahın biri üç beş yardımcısıyla kırlara gezmeye çıkar. Ağacın altında uyuyan birini görünce, yanındakilere, “Şu garibi uyandırın, yılan falan zarar verebilir” der. Adam uyandırılınca, bakar ki karşısında padişah, başlar söylenmeye, “Niye beni uyandırdınız, rüyada ne güzel padişahtım, saraylarım, ordularım vardı. Şöyle emrediyordum, şunları yapıyordum.” Bunun üzerine padişah gülerek. “İyi ama bak kendin söylüyorsun, rüyada diyorsun, rüyadaki padişahlığın ne kıymeti var. Bak gözünü açınca, bitti” der. Adam şu ibretlik cevabı verir: “Benim padişahlığım gözümü açınca bitiyor, senin ki gözünü kapatınca bitecek, ne farkı var?”
Yalan yarışması
Bir zamanlar padişahın biri bir yalan yarışması düzenlenmesini emretti. Ülkenin her yerinden yalan yarışmasına katılanlar; padişahın huzuruna çıkıp inanılması güç, gerçekleşmesi mümkün olmayan bir yalan söyleyeceklerdi. Padişah kimin yalanının gerçekleşmesinin mümkün olmadığına kanaat getirirse onu bir kese altınla ödüllendirecekti.
Ülkenin en usta yalancıları, en usta dolandırıcıları birer birer padişahın huzuruna çıkıp yalan söylemeye başladılar. İçlerinden biri çıkıp:
– Padişahım ben okyanusu geçebilecek bir köprü kurdum! Dedi.
Padişah buna da; “Olabilir. Mümkündür” diye karşılık verdi. Daha birçok yalancı gelip sırayla yalanlar söylediler. Ancak padişah hepsine biraz düşünüp olabilir mümkündür yanıtını veriyordu. Ama yarışmaya katılan bir kişi vardı ki; bir tek o fark etmişti bu yarışın yalan yarışından ziyade bir akıl yarışı olduğunu… Ve sıra ona geldiğinde öyle bir yalan söyledi ki; padişah, bunun olup olamayacağını düşünme ihtiyacı bile hissetmedi. Bu akıllı adam, yalan yarışmasını şu yalanla kazandı:
– Padişahım sizin merhum muhterem pederinizin, benim merhum muhterem pederime bir kese altın borcu vardı!
Hacca Giden Şeytan
Evliyanın büyüklerinden bir zat, hac zamanında insan kılığına girmiş olan İblisi Arafat’ta gördü. Zayıflamış ve benzi solmuş, gözü yaşlı ve kamburu çıkmış, perişan bir haldeydi. Evliya zat, İblisi tanıyıp ona dedi ki:
– Niçin gözün yaşlıdır?
– Ticaret yapmak fikri olmadan, sırf Allah rızası için hac yapmaya gelenlerin, bu arzuları yüzünden diğerlerinin de haclarının Allah tarafından kabul edilmesinden korktum. Onun için ağlıyorum.
– Seni zayıflatan nedir?
– Hacıları getiren atların inlemeden, kişneyerek gelmelerine üzüldüm. Halbuki benim yoluma gidenleri böyle götürselerdi, sevincim çok artardı.
– Peki, benzini solduran nedir?
– Müslümanların ibadetlerine devam etmeleri ve birbirleriyle yardımlaşmalarıdır. Şayet isyanda yardımlaşsalardı, sevincim artardı.
– Seni çökertip, belini büken nedir?
– Kulların, “Ya Rabbi, iman ile ölmemi nasip eyle” diye dua etmeleridir. Halbuki ben onları, kendi ibadetlerini beğendirip veya Allah affeder diye yalan yanlış yaptırıp veya sonra yaparsın diye kandırıp imansız gitmeleri için çalışmaktayım. Allah’a böyle yalvaranların, benim bu iş için çalıştığımı anlamalarından, tedbir almalarından korkuyorum.
Haram Kazanılan Bir Lokmanın Hesabı
Hazret-i Ebu Bekir’in “radıyallahü teâlâ anh”, bir hizmetçisi vardı ki, mutfak masraflarını o görüyordu Halifenin.
Bazen de kendi parasından harcar, sonra hesaplaşırlardı.
Hazret-i Ebu Bekir bunu bildiği için her yemeye başlarken sorardı:
– Bu yemeğin parasını nereden temin ettin?
Helalden olduğunu öğrenip, gönül rahatlığıyla yerdi o yemeği.
Bir akşam eve yorgun gelmişti.
Hizmetçisi yemeğini getirdi önüne.
O da bir şey sormadan başladı yemeye.
Henüz bir lokma yemişti ki, hizmetçi manalı manalı baktı Halifeye.
Hazret-i Ebu Bekir meraklandı:
– Niye öyle bakıyorsun?
– Bugün bir şey sormadınız da efendim.
– Ha, evet haklısın. Çok acıkmıştım da. Söyle bakalım nereden temin ettin bu yemeğin parasını?
– Birinden alacağım vardı efendim, onu tahsil ettim.- Ne alacağıydı bu?
– Cahiliye devrinden kalan bir alacak efendim.
– Cahiliye devrinden mi dedin?
– Evet efendim, o zamanlar günah olduğunu bilmediğim için belli para karşılığında dans edip oynar, eğlendirirdim insanları.
– Sonra?
– Bir gün yine dans edip insanları eğlendirmiştim. Ancak ücretini bilahare öderiz demişlerdi. İşte o alacağımı gidip aldım bugün.
– Yoksa o para ile mi pişirdin bu yemeği?
– Evet efendim.
İbretlik Dini Hikâye / Haram Kazanılan Bir Lokmanın Hesabı
Bunu duyan Halife, üzüntüsünden başladı ağlamaya.
Gözlerinden sel gibi yaşlar akıyordu.
Koştu çeşmeye.
Parmağını boğazına sokup güçlükle çıkardı o yediği bir lokmayı.
Öyle zahmet çekti ki, ölüyordu neredeyse.
Ev halkı telaşlandılar:
– Bir tek lokma için değer miydi bunca zahmete? Bak neredeyse ölüyordun.
Hazret-i Ebu Bekir, gözlerinin yaşını silerken cevap verdi:
– Siz ne diyorsunuz. O lokma, haramdan kazanılmıştı. Resulullah Efendimiz Aleyhisselam; “Haram yiyenlere Cennet haramdır” buyurmuştu bir kere ve ekledi:
– Çektiğim bu sıkıntı, Cehennemde yanmaktan çok hafif kalır, sonra kaldırdı ellerini ve yalvardı
– Ya Rabbi! Elimden gelen budur. Midemde kalan zerrelerden sana sığınıyorum. Beni affet. Ben aciz ve zayıf bir kulum. Dayanamam Cehennem ateşine.
GÜNDEM
13 Kasım 2024EKONOMİ
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024EKONOMİ
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024GÜNDEM
13 Kasım 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.