En üst seviyede HAKİMLER (ve Mahkemeler) arasındaki ÇATIŞMA Aralığında Kaldık ve Şaşımşaşım ŞAŞIRDIK !
Bu uzun yazıma başlamadan önce şunu söylemek zorundayım:
AKePe üyesi olduktan sonra ve esasen AKePe’ye üye olunmadan bu makama gelmenin İMKÂNSIZ olduğu şu zamanımızda “HAKİMLİK mesleğine mensub olmanın özelliklerine ve şartlarına göz atmak lazımdır” diyerek yazımı aşağıda biligilerinize arz ediyorum. !
Önce biraz kendimden bahsedeyim de, beni tanımamış olanlar, bunları nereden biliyorsun diye sormasınlar:
Yaşım 80’e yaklaştı. Tam 60 sene önce HUKUK Fakültesi’ne girdim ve “Hukuk” ile ŞAHSEN tanıştım ve (askeri Hakimlik, sivil savcılık, kurum ve serbest avukatlık ve NOTERLİK olmak üzere) içinden hiç çıkmadım.
Baba mesleğim olması hasebiyle de, hukukun içinde DOĞDUM, büyüdüm ve yaşıyorum.
Bu itibarla kimin ne olduğunu veya neyi ne zaman ve nasıl yapabileceğini İYİ bilirim.
HÂKİMLİK nedir ve nasıl HÂKİM olunur ?
Hâkim olmak kolay bir iş değildir.
“Yarım hoca dinden eder, yarım doktor candan eder” derler
Bu söze, “yarım hâkim de, hem candan hem maldan eder” cümlesini ve de “bütün memleketten MAHRUM eder” ifadesini eklemek lazımdır.
Bir hâkime, tam manâsıyla “Hâkim” denilebilmesi için bulunması gereken vasıfları da (daha kafiyeli ve özlü olması bakımından, 1876’da kabul edilen o zamanın MEDENİ Kanunu olan MECELLE-i Ahkâm-ı Adliye’den alarak) şöyle sıralamak lazımdır:
1)HAKÎM; yani, iyiyi kötüyü anlamaya muktedir olmalı, AHMAK olmamalıdır.
2)FEHÎM; yani, kendisine gelen davaları çözmeye MUKTEDİR olmalıdır.
3)MÜSTAKÎM; yani, aklın gösterdiği yoldan sapmayarak işlemlerinde ve hareketlerinde AKLI kendisine rehber edinmiş olmalıdır.
4)EMÎN; yani, kendisine İTİMAT edilmelidir.
5)MEKÎN; yani, ŞEREF sahibi olmalıdır.
6)METÎN; yani, işlemlerinde ve kararlarında kimseden KORKMAMALIDIR.
Tabiidir ki, aynı vasıflar SAVCILARDA da bulunmadır.
Bütün bunlara ilaveten, hâkim ve savcılar;
1)Hareketlerinde MUTEDİL olup, hiddet ve şiddetten ve insanlara bağırıp çağırmaktan ve sert muamele yapmaktan sakınmalıdırlar. Halka karşı kötü muamele, hâkimler üzerindeki güvenirliliği ve hürmeti yok eder.
2)Taraflara ve şahitlere telkin ve tavsiyelerde ve baskılarda bulunmamalıdırlar. Birçok insan, mahkeme karşısında ürkerek, korkarak çıkar ve heyecanlanır. Hâkim, vatandaşın bu heyecanının yatıştırarak doğruyu ifade etmesine yardımcı olmalıdır.
3)Gam, keder, sinir bozukluğu gibi selametle düşünmeye engel olacak durumlara düştüğünde karar vermeye girişmemelidir.
4)Davanın taraflarından veya herhangi bir kişiden hiçbir şekilde az veya çok miktarda HEDİYE KABUL ETMEMELİDİR.
5)Davanın taraflarıyla veya tarafların vekilleri veya YAKINLARIYLA DAVETE, ziyafete GİTMEMELİDİR.
Esasen, daha yukarıda saydığım vasıflara sahip olan bir kişi KÂMİL bir kişidir ve hiddetten, nefretten arınmıştır ve kederli veya sinirliyken karar vermekten çekinir.
Bu meslekte, yukarıdaki vasıfların hiçbirine sahip olamamış, öylesine çok hakim-savcı var ki, saymakla tükenmez. Ama maalesef bunlar, yaş haddinden emekli olana kadar meslekte kalabilmektedirler.
Bazan bir hâkim veya savcının rüşvet yemediğinden ve dürüst olduğundan bahsedilerek övülür. Bu husus, gerçek bir hâkim veya savcı için övünülecek bir husus değildir. Zira bu şart, bu meslek için ASGARİ ve ZARURÎ bir şarttır ve dolayısıyla her hâkim ve savcıda bulunmalıdır. Bu vasfa sahiptir diye bir hâkim veya savcının övülmesi veya bunun bir övünülme vesilesi yapılması mesleğin kutsiyeti ile bağdaşmaz.
Yukarıda anlattığım şekilde bir hâkim veya savcı olabilmek için;
Özünde mevcut olan bu iyi vasıfları çok okuyarak, çok çalışarak geliştirmek şartıyla ON SENE kadar bir zamana ihtiyaç vardır.
Yani, HÂKİM-SAVCI olmak öyle KOLAY bir iş DEĞİLDİR.
Ama, ŞİMDİKİLER gibi olmak çok KOLAYDIR … !?
Ve şimdi, SUÇ ve SUÇLU sayısındaki ARTIŞIN birinci sebebi ve temeli Hakim ve Savcıların yanlış, eksik, BİLGİSİZCE ve CAHİLCE ve hatta SUÇLUDAN yana ve MAĞDURU hiç düşünmeden verdikleri kararlardır.
Ve daha kötüsü de SUÇSUZ olduklarını bilmelerine rağmen, TEPE’den gelen emirler doğrultusunda SİYASİ heves ve niyetlerle mahkûmiyet kararları vermeleridir.
İçinde yaşadığımız durum da işte tam olarak budur.