Mülteci sorunu, günümüz Dünyasında önemli bir sorun olarak güncelliğini koruyor. Milyonlarca insan başta savaşlar olmak üzere, iklimsel problemler, ekonomik beklentiler, siyasi belirsizlikler gibi çeşitli nedenlerden ötürü zorunlu bir şekilde yer değiştiriyorlar. Bu yer değiştirmelerde en büyük darbeyi bebek ve çocuklar alırken, kadınlar ise meçhule doğru sürükleniyorlar.
Gerek gitmeyi hedefleri ülke için geçiş koridoru olarak kullanılsın, gerekse son durak olarak seçilsin Türkiye’miz bu konuda adeta mülteci cennetine dönüşmüş durumda. Resmi rakamlara 3.5 milyon üzeri kayıtlı mülteci barındıran Türkiye; gerçek rakamların bu sayının çok daha üzerinde olduğunu tahmin etmek pek de zor görünmüyor.
Yıllardır çeşitli sebeplerden dolayı ülkemizde kalan mültecilerin, burada doğan çocuklarının hukuksal statüsü ise ayrı bir sancılı konu.
Barınma, sağlık, eğitim, geçim sorunlarıyla büyük mali güce sahip ülkelerin bile almaya çekindikleri bu yükleri; devletimiz fedakârca üstlenmiş durumda…
Tarihsel olarak geçmişte de Türk Milleti fedakârca bu yükü yüklenmiştir. Ancak ders alınmadığı zaman tarih size tekrar aynı dersi verecektir.
Tarihsel misyonumuzun devam etmesini canı gönülden desteklemekteyim, ancak bu misafirlerin, sınır hattında, güvenli bir bölge oluşturularak her türlü ihtiyaçlarının karşılanması gerektiğine inanıyorum. Kontrollü olsun, kontrolsüz olsun bu insanların yurt içine dağılmalarının ileride ciddi sorunlar doğuracağını tahmin etmek zor görünmüyor.
Adını tarihin sayfalarına altın harflerle yazdıran bu milletin kimliğinin verilmesine ise tamamen karşıyım. Kurtuluş Savaşı komutanımız, bu aziz milletin evlatlarına; ben size savaşmayı emretmiyorum… Ben size ölmeyi emrediyorum! dedi. Ben Türk kimliğimi gururla taşırım. Savaştan kaçan bir kişiye Türk demeyi, Türk kimliği vermeyi zül kabul ederim.
Devlet idare eden büyüklerimizin de, misafirlerin kalma ya da gitme noktasındaki kararını millete bırakmaları gerektiğine inanıyorum. Bu, vekilin değil, asıl söz sahibinin vermesi gereken çok önemli bir karardır. Referanduma gidilerek millete sorulmalıdır. On yıllardır harcanan milyar dolarlık faturaların ceremesi, bugünlerde kendini hissettirmektedir. Eğer bu misafirler kalıcı olarak ülkemizde kalacaklarsa bu çok ciddi karar tüm halkımıza danışılarak verilmelidir.
Bu noktada ileride çıkabilecek bir savaş durumunda hiçbir ülkenin, bizim mültecilere gösterdiğimiz hoşgörüyü, bize göstermeyeceğini unutmayalım. Biz gerekirse bu topraklarda bu topraklar için yine can verdik ve vereceğiz… Bu toprakların değerini, vatanımızın değerini bilelim. Başka Türkiye yok.
