Şair Nurullah Genç ne güzel söylemiş; “Yıkıldı yolunu bekleyen şehir, artık gelsen de bir gelmesen de”
24 Ocak depreminden sonra Abdullahpaşa ve Mustafapaşa mahallelerinde Ağır hasar raporu verilen binalar acilen yıkıldı ve yerine TOKİ marifetiyle yenileri yapıldı. Ağır hasarlı binaların acilen yıkımı yapılması gerektiğinden yıkımların kimlere ve hangi şartlarda verildiği pek dikkat çekmedi.
Daha sonra orta hasarlı binaların yıkılmasına başlandı. Yolsuzluk iddialarının ayyuka çıktığı yıkım ihalelerinde kimin eli kimin cebinde olduğu belli değildi. Bu ihale yolsuzluklarıyla ilgili muhalefet kanadından ziyade AK parti cenahının açıklamaları çok enteresandı. Yıkımlarla ilgili bakalım kim ne demişti;
İl başkanı Şerafettin Yıldırım: “Yıkım ihaleleri düzgün yapılmadı. Vicdanen rahat değilim”
Akp milletvekili Zülfü Demirbağ: “Bu yıkımlardan komisyon alınıyorsa bu bir rezalettir.”
Elazığ İl Özel İdaresi tarafından verilen ihalelerin usulsüz yapıldığı iddialarıyla ilgili Doğru Parti Genel Başkan Yardımcısı Cezmi Orkun, Elazığ Valiliği ve Elazığ İl Özel İdaresi hakkında suç duyurusunda bulundu. AK Parti milletvekili Metin Bulut; “Yıkımlarla ilgili ne yapıldıysa ne yaşandıysa kamuoyu vicdanı rahat etmedi. Kamuoyunun kafasında istifham oluştu.
Kamuoyu bu konuda tam tatmin olmadı.”
Şimdi bütün bu yolsuzluk iddialarının ardından geriye YIKILAN BİR ŞEHİR kaldı.
Şehir merkezinde orta hasarlı raporu verilen binalar yıkıldı, yıkanlar ceplerini doldurdu, hak sahipleri yıkılan evinin akıbetini merak eder oldu.
Her caddede her sokakta yıkılan binlerce binanın yerini enkaza bıraktı. Müteahhit firmalar enkazın içerisindeki demirleri aldı molozları bıraktı. Şimdi vatandaş soruyor. Bu enkazların sorumlusu İl Özel İdaresi mi, Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü mü, Elazığ Belediyesi mi?
