DOLAR 28,9208 0.08%
EURO 31,4850 -0.1%
ALTIN 1.924,021,84
BITCOIN 11195762,53%

BİRER GÜN ARAYLA ZEVK İÇİN ASTILAR.

Ş-e-refsiz Batı,
İçimizde mevzilenmiş al-çak Batıcılar ve yılışık sahte İslâmcılar!
Çanakkale’de esir edilerek Fransa’ya götürülen Türk Subayları zevk için birbirlerinin gözleri önünde birer gün arayla idam edilmişlerdir.
Bu Subaylarımız şu an Gargason şehrinde bulunan şehitlikte yatmaktadırlar. Ruhları şâd olsun.
Bırakın içimizde ki Batı mugalliti p-uştların Avrupa hayranlığını, İslâmcı geçinen Erdoğan ve Abdullah Gül ikilisi bile Roma’da, Haçlı Seferlerini hazırlayan i-ğ-renç Papazın heykeli önünde bu ş-e-refsizlerin hazırladığı Anayasaya imza attılar.
Bu ikili, bununla da yetinmeyip sırf ş-e-refsiz Batı istedi diye zinayı serbest bırakıp, o-ğ-lancılığı ”Yüz Kızartıcı Suçlar Listesinden” çıkardılar. Ar damarı çatlamış utanmaz muhalefetten ise en küçük bir ses çıkmadı. Yazıklar olsun!
Fransa’ya giden Erdoğan’ın Baş Danışmanı İbrahim Kalın, Türk milletine ş-erefsiz diyen Ahmet Kaya’nın kabrini ziyaret ederken, acaba Fransa’nın Gargason şehrinde ki bu Türk Şehitliğinden haberi var mı?
Şayet haberi olsa bile acaba Ahmet Kaya varken bu şehitliği ziyret eder miydi?
******
EVLÂTLARINIZA SAHİP OLUN!
EN BÜYÜK TEHDİT VE EN İĞRENÇ TEHLİKE!
Dünya milletlerini c.ins-i sapıklıkla mahvediyorlar!
Bu iğrençlik okullarımıza kadar girmiş vaziyette!
AKP de bu iğrenç akıma teslim ve destek olmuş.
Muhalefet ise bu iğrençliğe karşı sessiz ki bu sessizlik, sapıklıklara dolaylı ve gönüllü destek olmaktır.
En mert, en vatansever, en milliyetçi ve en imanlı dediğiniz siyâsi Liderlerin, Milletvekillerinin içinden bu konuyu dile getirecek tek bir kişinin var olacağını iddia edecek biri varsa, kendisine ”Had be, yalancı, yağcı dalkavuk herif” der, yanımdan kovarım.
Bu iğrenç CİNSEL AKIM bizi çökertecektir lâkin;
İslâmcısından, Atatürkçüsüne, Ülkücüsünden milliyetçisine varıncaya kadar hiç kimsenin umurunda bile değil.
TAMAMINA YAZIKLAR OLSUN
ORHAN KILIÇOĞLU
Devamını Oku

MÜSLÜMAN GÖRÜNÜMLÜ HA-ÇLI KALINTILARI!

Hainin en büyüğü, en sinsisi ve en tehlikeli olanı;
İslâm kisvesine bürünerek necip Türk milletini arkadan hançerlemeye çalışan münafıklardır ki, bu Türk düşmanı münafıkların toplandıkları siyâsi partinin adını söylemeye bilmem gerek var mı?
Ne hazindir ki;
İslâm ile yeni ufuklara açılan Türk milleti, şimdilerde ise İslâm adına hareket ettiklerini beyan eden Müslüman kılıklı münafıklar tarafından bölünüp parçalanmak istenmektedir!
İnsan Türk olmayabilir lâkin şayet Müslümansa;
Dandanakan, Pasinler, Malâzgirt, Karamukbeli, 4 büyük Haçlı seferi, Çanakkale, Sakarya, Dumlupınar ve dahası 9 Eylül 1922 ye gelinceye dek milyonlarca evlâdını şehit verip, üzerinde yaşamakta olduğu Anadolu coğrafyasını İslâm toprağı yapan Türk milletine karşı asla düşmanlık besleyemez.
Bir Müslümanın Türk’e düşmanlık yerine minnet duyması gerekirken Türk düşmanlığı yapanların tamamı gerçek birer Müslüman olmayıp, İslâm’la gerçek kimliğini gizleyen Ha-çlı kalıntılarıdır.
Seksene yaklaşan ömrüm içinde şuna şahit oldum ki;
Her kim ki ister din kisvesi, isterse de herhangi bir ideoloji adına Türk milletini inkâr edip küçümsüyor ise alayı birden;
Nankör,
Soy özürlü,
Ahlâk fukarası,
Genetik takıntılı,
Kadir kıymet bilmez,
Onun bunun kuçu kuçusu satılmış bire işbirlikçidirler!
Bilhassa din kisvesine bürünerek, bu kisve altında Türklüğe çatanlara çok iyi dikkat edilmeli, zira bu gibiler koyunlarında dedelerinden kalma birer HA-Ç gezdirirler, utanmadan da âlim- ulema pozlarıyla câmi – dergâh – tekke çevrelerinde vaaz(!) verirler.
Yüce dinimiz İslâm’ı süfli maksatlarına âlet ederek Türk milletinin inkârı cihetine gidenlerin bu aşağılık fikirlerine kanan saf ve temiz insanlarımızı mutlaka uyarmalıyız.
Türk’ün yurdunda yaşayıp, Türk’ün imkânlarından, makamlarından, merhamet ve insâniyetinden istifade ettiği halde, Türk’e karşı nankörlük edenlerin her biri insanlıktan nasipsiz, iman fukarası ve asla itimat edilmemesi gereken birer soysuzdurlar.
Allah c.c. insanlığın istifadesine TOPRAK, HAVA, SU ve TÜRK gibi dört müstesna nimet sunmuş olup; insanlar ilk üçü ile biyolojik varlıklarını sürdürürlerken, Türk’ün ise hâkim olduğu coğrafyada, Adâlet ve Hakkaniyet ölçüleri içerisinde, Mal, Can ve Namus emniyeti sağlanmış bir şekilde mutlu ve müreffeh bir hayat sürerler.
Ünlü bir Alman Düşünürü nün ”TÜRKLER GELİP ALMANYAYI ALMIŞ OLSALARDI ANCAK BU SAYEDE İNSANCA BİR HAYAT YAŞAYABİLİRDİK…” sözü bu gerçeğin en güzel bir ifâdesidir sanırım.
TÜRK, TÜRK OLMAKTAN ÖVÜNMELİ
Türk;
İnsanlığın huzur ve güvenini sağlamak, ırz- namus ve haysiyetinin korunarak insan onuruna yakışan bir hayat sürmesi için Cenab-ı Allah tarafından memur ve muhtar kılınmış mübârek ve muazzez bir milletin adıdır.
ORHAN KILIÇOĞLU
Devamını Oku

DEĞERLİ DOSTLARIM. SUSMAYACAĞIZ, SUSTURAMAZLAR.

Kısıtlamamın kalkması için fazla sayıda YORUMLARINIZI bekliyorum.
Kısıtlamakla bizleri susturabileceklerini sanan Okyanus ötesi şer güçlerine ilâveten içimizdeki kirli maşaları aşağıdaki yazımı tekrar tekrar okusunlar ve bizleri susturmanın imkânsızlığını anlayıp bizlerle uğraşmanın beyhude olduğunu kafalarına koysunlar.
YAZMAK, NAMUSUN GEREĞİ, DİNİN EMRİDİR!
”Yazmak namusun gereği, dinin emridir. Mert ve karakter ehli olanlar, namus belledikleri adına yazıp haykırmayı görev bilirken, namert olanlar ise şerefsizce ve hayvani dürtülerinin peşinde gezip tozarlar ve sonra hergele bir tavırla bıyık altından gülerler senin yazdıklarına. Bu gibi bıyık altından gülenlere BOYNUZLU GAVAT derler bizim yörelerde ve böyle geçer törelerde. Gülün, gülün ey Boynuzlu gavatlar! Senin de aklın başına gelip hak vereceksin benim yazdıklarıma. İşte o an dayanamayacaksın düşman askeri çadırından yükselen hanımının, kızının canhıraş çığlıklarına. Gül ey boynuzlu gavat gül! Böylesi acılı, sıkıntılı dönemlerde ancak G-AVATLAR GÜLER..”
Yazmak;
Bazen derdi, elemi, kalemle deşerek beyinden dışarı atmaktır!
Yazmak;
Vatan hainlerine karşı kükremek ve pimi çekili bir bomba olup beyinlerinde patlamaktır!
Yazmak;
Dünya rahatını bırakıp, derde, sıkıntıya, eleme ve ölüme tâlip olmaktır!
Yazmak;
İbâdettir, vatan, namus ve din adına olursa!
Yazmak;
Tebliğ ve cihattır Allah içinse!
Yazmak;
Şehadettir herkese nasip olmaz kaderde varsa!
Yazmak;
Bir meçhule götürürlerken son kez göz göze gelmektir eşinle, çocuğunla!
Yazmak;
Sevdiğin torununun başını son kez okşaman olduğunu acı acı hissetmendir!
Yazmak;
Bir daha dönmemek üzere son kez çıkmaktır evinden!
Yazmak;
Üniformalılar çekerlerken kolundan, eksiğini soramamaktır evinin, üç beş kuruş da olsa harçlık bırakamamak, dönüp bakamamaktır hanımının yüzüne, o an kahrolup çatmaktır acı kadere!
Yazmak;
Çocuğunun kışı botsuz, kazaksız geçirip, okula harçlıksız gitmesidir, kantinde simit yiyen çocukları uzaktan seyretmesidir ve sonra bir köşede iç çekerek ağlamasıdır!
Yazmak;
Çoğu kez öldüğünde kefen ve ıskat paranı, oğlunun- hanımının boynunu büke büke mahalle bakkalın Hasan emmiden borç istemesi ve o an utancından senin acını dahi unutmasıdır!
Yazmak;
Vedalaşamadan dünya değiştirmektir, hainin, hoyratın, kahpenin elinden!
Yazmak;
Malum olunca ölüm, oğluna mezar yerini vasiyettir!
Yazmak;
Bazen namlulara hedef olman ve bir kahpe kuşunun can evinden vurmasıdır seni!
Yazmak;
Darağaçlarında urganların halkasından bakmaktır son kez gönderdeki bayrağa!
Yazmak;
Yılanın gömleğinden sıyrılışı misâli, dünya sevgisinden sıyrılarak, Allah, Türklük, vatan, bayrak ve namus uğruna şehadete susamaktır!
Yazmak;
Korkuyu korkutmak, ölümü öldürmektir!
Yazmak;
Her gün bin defa ölmektense, mertçe ve yiğitçe sadece bir kere ölmektir!
Yazmak;
Seni anlamak istemeyen dostlarının sitemlerini, hakaretlerini sineye çekmektir, horlanıp, itilip kakılmaya katlanmaktır!
Yine de yazmak,
Ve illâ da yazmak için o kadar sebep var ki günümüzde; sonu ölüm de olsa!
Yılmak yok,
Korkmak yok,
Pusmak yok,
Ve asla susmak yok.
Çünkü giden vatan,
İnen bayrak,
Susturulan Ezan,
Ayaklar altında kalan namus,
Yok edilmek istenen Türklük.
O ZAMAN;
Yılmak yok!
Korkmak yok!
Pusmak yok!
Susmak yok!
Allah’a tevekkül içinde,
İhlâsı elden bırakmadan,
Allah’ın rızasını gözeterek,
Besmele ile başlayıp,
Ya Hakk- Ya Hu diyerek
YAZMAYA DEVAM!
Ve bütün dava arkadaşlarıma selâm.
ORHAN KILIÇOĞLU
Devamını Oku

10 KASIM DOLAYSIYLA ATATÜRK’E HAVLAYAN KAPI ZAĞARLARINA!,

Yine bir 10 KASIM, yine bir sürü zağarın her yıl olduğu gibi Atatürk’ü küçük düşürüp şâibe altına sokan çirkin söz, yazı ve demeçleriyle karşılaşacağız ki bunların isimleri üzerinde, her biri ayrı bir zağar.
Bu zağarların havlamaları dedelerinin intikamını almak içindir!
Çünkü Atatürk bu zağarların mel’un dedelerinin heveslerini kursaklarında bırakarak onların Pontusu, Bizans’ı, rmenistanı kurmalarına izin vermedi.
Atatürk’ün ardı sıra havlayan zağarların kimileri kanları gereği havlarken, kimileri ise ücret, makam, menfaat karşılığı havlamaktalar ki neticede her ikisi de zağardır, zağarlıklarını yapacaklardır.
Bir diğer yandan;
Birileri Atatürk’e saldırarak Müslüman olduğunu sanırken, birileri de İslâm’a saldırarak Atatürkçü olduğunu sanmaktadırlar.
EY ZAĞARLAR!
İŞTE ATATÜRK’ÜN BİLİNMEYEN YANLARI.
Norveç’de, “Atatürk gibi olmak” diye sıkça kullanılan bir söylemin var olduğunu…
Yine Norveç’te, ‘’Atatürk Çiçeği’’ isimli bir çiçek yetiştirilmektedir ki, bu çiçeği yetiştirerek bu çiçeğe ‘’Atatürk Çiçeği’’ ismini veren kişinin, Kirk Landın isminde Wanderbit Üniversitesinde Prof. Olan bir Öğretim Üyesi olduğunu…
Atatürk’ün Avrupa’da, 52 sayı basılan ‘’MİMBER’’ adında bir gazete çıkartıyor ve ‘’SANSÜR’’ kelimesinin ilk ke bu gazetede geçtiğini…
Türk Birliğinin bir gün mutlaka hakikat olacağına inanan Atatürk, Finlandiya’da yayın yapan “TURAN“ isimli bir gazete çıkarttırıp, bizzat el altından bu gazetenin finansını devlet bütçesinden sağladığını. Bu gazetenin Rusça, Fince ve Türkçe dâhil dört dilde yayın yapmakta olup, çoğu Rusya’da ve Türk coğrafyalarında dağıtıldığını…
Darülfünun İlahiyat Fakültesi müderrisleri tarafından 1928’de “Dini Islahat Beyannamesi” adlı dinde reform paketi hazırlanıp, ibâdet diline ait bazı bölümlerin Türkçeye çevrilmesine Atatürk’ün şiddetle karşı çıkıp reddettiğini….
Bir röportajda Atatürk’e, “ Birleşmiş Milletlere üye olmayı düşünüyor musunuz?” diye sorulduğunda, Atatürk’ün cevabı aşağıdaki şekildedir;
“Biz şartlarımızı koyarız, gerisi onların kabullerine bağlı. Üye olmak için biz müracaat etmeyiz, lâkin onlardan bir davet gelirse düşünürüz.”
Atatürk’ün yukarıdaki bu cevabı üzerine, BM yasası değiştirilerek, Türkiye Cumhuriyeti üyeliğe davet edilir. Böylece TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN Birleşmiş Milletler Üyeliğine davet edilen ilk ülke olduğunu…
Dünyanın ”BAŞÖĞRETMEN” sıfatına sahip tek lideri olduğunu…
1938 yılında Atatürk’ün ölümünde, İran’ın Tahran Gazetesi’nde, “Allah bir ülkeye yardım etmek ve onun elinden tutmak isterse başına M. Kemal gibi bir lider getirir.” diye bir başlığın atıldığını…
2000 yılında ABD Başkanı, Milenyum dolaysıyla verdiği demecinde, “Hiç şüphe yoktur ki, Milenyumun tek devlet adamı M. Kemal Atatürk’tür. Çünkü o yılın değil asrın lideri olabilmeyi başarmış tek lideridir.” Dediğini…
Bir geometri kitabı yazarak;
Üçgen- Dikdörtgen- Açı ve benzeri 48 geometri terimine Türkçe isimler verip, bu isimlerin ‘’İsim Babası’’ olduğunu…
Kurtuluş Savaşı sırasında pek çok kadının rütbe aldığını, dünya tarihine geçen tek üsteğmenimizin, Üsteğmen Kara Fatma olduğunu ve Kara Fatma’nın 700 erkek ve 43 kadından oluşan bir müfrezenin başkanlığına bizzat Atatürk tarafından getirilmiş olduğunu…
1938’de General Mc. Arthur’un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde; Danışman, Senatör ve Bakanlarından oluşan 120 den fazla kişiye; “Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal’i görmek için neler vermezdim.” Dediğini…
2005 yılında ABD’nin en ünlü ekonomistlerinden biri olan MR. JOHNS’un simimi duygularla, “Türkiye ekonomiyle olan savaşında kendisine bir tek ATATÜRK’ü örnek alsın yeter de artar bile” Dediğini…
1996 senesinde Haiti Cumhurbaşkanının vasiyetinde, mezar taşına, “ Bütün ömrüm boyunca Türkiye’nin lideri Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı mutlu öldüm.” Yazdırdığını…
ABD’li tarihçi Prof. Dr. Justin Mccarty’nin, “Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan’da olurdu, ama Trakya ve Anadolu’da kalamazdı. 100 yılın sonunda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovası’ndan sürülmeleri ve atılımları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? Anadolu’da ne Türk, ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı, Türk neslini de kurtardı!” dediğini…
Hintli Mahatma Gandi’nin, ”Mustafa Kemâl İngilizleri yenen kadar Tanrı’nın dahi İngiliz olduğunu zannederdim” dediğini…
Atatürk ölüm haberini İtalya gazetelerinin ‘’Ey Sezar, Napolyon, Mussolini! Ayağa kalkıp saygıya durun dünyanın tanıdığı büyük insan, eşsiz Kumandan Mustafa Kemal geliyor’’ diye yazdığını….
EY ZAĞARLAR!
Yukarıda Atatürk ile ilgili konuları biliyor muydunuz?
Şayet biliyor olsanız bile, yine de kanlarınızın ve ahlâksızlıklarınızın gereği Atatürk’e saldırmaktan bir an bile geri durmayacaksınız!
Atatürkçülükten geçinenlere Atatürk’ü, İslâm’dan geçinenlere de islâm’ı öğrettiğimiz gün; Türk milleti aradığı huzura kavuşarak şaha kalkıp Turan yolunda hızla, aşkla, şevkle ve inançla ilerleyecektir ki bundan en küçük bir şüpheniz olmasın.
İşte o zaman;
Hem Atatürk ve hem İslâm rahat edip, insanlarımızla daha rahat bir şekilde buluşma imkânına kavuşacaklardır.
ORHAN KILIÇOĞLU
Devamını Oku

BİRKAÇ PUŞTA ÂCİLEN DUYURULUR!

Birkaç puştun, tiksinti verici iğrenç ağızlarıyla Atatürk’ü anmamalarına kızmıyor ”İtin biri” deyip geçiyorum!
Türk milletinin bu büyük bayramını kutlarken, hazır yeri gelmiş düşüncesiyle de birkaç zibidi puşta bazı hatırlatmalarda bulunmak istedim.
Televizyon ekranlarından, baykuş gibi tünedikleri ”oturak taşı vâri” iğrenç gazete köşelerinden kuduz mikroplu salyalar dökerek yeni yetişen nesillerimize Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı aşılayan soy özürlü, lânet suratlı besleme kargaların aşağılamaya çalıştıkları Büyük Türk Gâzi Atatürk, aşağıda okuyacak olduğunuz şekilde Allah’ın milletimizin kurtuluşu için görevlendirdiği bir büyük kahramandır.
”Bu soysuzların Atatürk düşmanlığı nereden geliyor?” derseniz;
Atatürk düşmanlığı bunlara İngiliz ve Yunan’dan yâdigâr kaldı.
Çünkü bu soysuzların dedeleri Kuvayı milliyecilere karşı İngiliz ve Yunan’ın yanındaydılar. Birçoğunun dedeleri ise İngiliz zabitleri kahve içmek için evine davet edip, kahveler içildikten sonra İngiliz zabiti hanımıyla baş başa bırakıp evinden ayrılıyordu.
O BİRKAÇ PUŞT BURAYI İYİ OKUSUNLAR!
II. Abdülhamit döneminde Şeyh-ül İslamlık yapmış ŞEYH RAMİ BABA, 1930 yıllarında, KAHHARİYE okunması için bir kasabaya davet edilir. Yani ‘’Ya Kahhar- Ya Kahhar- Ya Kahhar’’ diyerek Kahhar zikri çekilecektir.
BU KISACA ŞU DEMEK OLUYOR;
Helâk olması için Atatürk’e topluca beddua edilecektir . Kahhariyenin okunacağa yâni bedduanın edileceği sabaha çok kısa bir zaman kala Şeyh Efendi bütün niyetleri altüst eden bir rüya görür ve gördüğü bu rüyasında “Peygamber Efendimiz, dünya üzerinde eli ile işaret ederek burayı şuna verin.” buyuruyorlar.
Peygamber Efendimizin;
Burası dediği yer Türkiye’dir.
Şu dediği kişi de Mustafa Kemâl’dir.
Bu rüya üzerine Şeyh Rami Baba Atatürk’e beddua için kendisine yapılan daveti kabul ettiğinden dolayı fazlasıyla müteessir olur. Büyük bir utanç ve hüzünle yatağından kalkıp giyinerek kimseye haber vermeden gizlice evi terk eder.
1938 de Atatürk’ün ölümü dolaysıyla İran’ın Tahran Gazetesinde yayımlanan bir yazıda şöyle söylenilir;
‘’Allah bir millete yardım etmek ve elinden tutarak yok olmaktan kurtarmayı murat ederse o milletin başına M. Kemâl gibi bir deha lider getirir’’
ABD’li tarihçi, Prof. Dr. Justin McCarty der ki;
“Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan’da olurdu, ama Trakya ve Anadolu’da kalamazdı. 100 yılın sonunda tüm civar büyük coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin Konya Ovası’ndan sürülmeleri ve atılımları ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? Ne Türk ne de Türkiye kalırdı. Mustafa Kemal sadece ülkeyi kurtarmadı, Türk neslini de kurtardı!”
Hintli Mahatma Gandi ise;
”Mustafa Kemâl İngilizleri yenen kadar, Tanrı’nın dahi İngiliz olduğunu zannederdim” der.
ABDÜLHAMİT’İN TORUNU DİYOR Kİ;
”Bir şeyi sakın sakın unutmayın!
Eğer Mustafa Kemâl Paşa olmasaydı hiçbirimiz olmazdık.
Yaptığı devrim belki Hanedan için kötü oldu ama Türkiye bugün O’nun sayesinde var. Siz, ben, hepimiz varlığımızı Mustafa Kemâle’ borçluyuz’’
Neslişah Evliyazade ‘’Vahdettin’in torunu olarak Atatürk’e âilece kızgın mısınız?’’ sorusuna verdiği cevap;
“Asla Atatürk’e düşman ya da kızgın değiliz. Belki Osmanlı hanedanının sonu oldu ama Türk halkının da kurtuluşu oldu” şeklindedir.
İTLERE- BİTLERE KÜPE OLSUN!
Cemal Kutay M. Âkif Ersoy’a;
İstiklâl Marşında, “Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın-
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.” diye çok kesin bir iddiada bulunuyorsun. Sen, İstiklâl Zaferine bu kadar kesin bir şekilde nasıl inandın ki? diye sorar.
M. Âkif Ersoy’un cevabı ise;
“Başımızdaki Mustafa Kemâl isimli adamı kim görse İstiklâl Savaşının zaferle biteceğine inanırdı.” şeklinde olur.
Her ikisinin ve de bütün şehitlerimizin ruhları şâd olsun.
EY BİRKAÇ PUŞT!
Atatürk gibi bir güneşi iğrenç dillerinizde ki İngiliz, Yunan çamuruyla sıvayarak, O’nun tükenmez ziyasını söndüreceğinizi mi sandınız?
Yarın 29 Ekim,
Yarın Cumhuriyetin kurulduğu gün,
Yarın şerefli Türk milletinin bayramıdır.
YARIN HER YIL OLDUĞU GİBİ;
Bazı soysuzlar çıkıp milletin bayram neşesini sabote etmeye, ordubozanlık yaparak gölge düşürmeye kalkışacaklardır.
Bu onlar için normaldir!
Cibiliyetlerinin gereğini yapacaklar,
Ağız dolusu salya dökeceklerdir elbet.
Aşağıdaki 29 Ekim 2013 de yazdığım ”İnşallah ölümleri de bir 29 Ekim günü olur” başlıklı yazımı da lütfen okuyunuz!
İNŞALLAH ÖLÜMLERİ DE BİR 29 EKİM GÜNÜ OLUR!
Yazımın hedefindeki şahıs, kendisini zirveye oturtan Türk milletinin kurmuş olduğu devletin kuruluş günü olan her 29 Ekim geldiğinde hastalanıp rapor alan utanmazın en sinsi olanıdır.
Ne tesadüf be!
Adamın biri yedi yılda tam beş kere hasta olup rapor alıyor!
Tesadüfün bir katmerlisi de, tümünün de 29 Ekim’e denk gelmesi!
Peki ne var bu günde?
29 Ekim günü bu kadar uğursuz mu ki?
Kimine göre o kadar uğursuz bir gün ki;
Cumhuriyetin kuruluşuna duydukları büyük kinle önce ateşleri yükseliyor, arkasından bir mide bulantısı ki sormayın gitsin, gören de hamile kaldı AŞ ERİYOR sanacak!
Ve sonra doktor raporu.
O raporu veren doktor, mesleğini suistimal etmiyor mu?
Bal gibi ediyor çünkü sağlama çürük raporu yazıyor.
İnşallah ölümleri de bir 29 Ekim günü olur da,
Aynı doktor bu sefer kendilerine ”ölüm raporu” verir.
Bizler de çifte bayram yaparız!
28 Ekim 2023
ORHAN KILIÇOĞLU
Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.