DOLAR 32,2053 -0.22%
EURO 35,1156 -0.22%
ALTIN 2.498,171,32
BITCOIN 21629620,41%

ÇOK UZAKTA DEĞİL..!

26 Nisan 2024 10:09

Okunma: 79 kez okundu.

31 Mart yerel seçimleri, halkın çoğunlukla, “tek adam” yönetiminden memnun olmadığını gösterdi.

Şimdi “tek adam” ne yapacak? Açık-gizli ortaklarıyla – belki de yeni ortaklar da bularak – adaletsiz, kendi ailesini ve kendine biat edenleri zenginleştirip halkı daha da yoksullaştırmaya devam mı edecek; yoksa halkın sesine kulak mı verecek? Yaşayıp göreceğiz.

Yerel yönetimlerin büyük bir bölümünün muhalefet partileri tarafından yeniden ve sayıları artarak kazanılması, Cumhur İttifakı’nı ve destekçilerini şaşkına çevirdi. Bunu hiç beklemiyorlardı. On ay önceki Genel Seçimi ölçü alan iktidar, 31 Marttaki bu yenilgi karşısında sustu kaldı. Ne diyeceklerini bilemediler. Sonra toparlanıp, “biz kazandık” bile, diyebildiler. Şaka değil, gerçekten “kazandık” dediler. Ne de olsa her söylediklerine inanacak olan bir halk kesimi var.

Bu ve bundan önceki seçimlerin adil olmadığını, açıkça herkes gördü. Tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı, yerel seçimlerde de meydanlara çıktı. Çıkmakla da kalmadı, “merkezi yönetimle yerel yönetim aynı partiden olmazsa, o yerel yönetim hizmet alamaz…” anlamına gelen açık tehditler de savurdu. Bütün bakanlar ve üst düzey bürokratlar da Cumhur İttifakı belediye başkan adaylarının kazanması için çalıştı. Bir kere daha gördük ki Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi adil ve demokratik değil.

Halktan kopmuş, halka tepeden bakanların, halkın halinden anlaması beklenemezdi. Onlar da anlamıyor zaten. Bu yüzden neden böyle büyük bir yenilgiye uğradıklarını da anlayamadılar.

Ekmeğin kaç lira olduğunu, işsizliğin, pahalılığın ne olduğunu bilmeyen yöneticilerin, ayda 10 bin lira alan emeklinin, 17 bin lira alan asgari ücretlinin, yoksulluk sınırının altında aylık geliri olan memurların, işçilerin ve emekçilerin halinden anlaması mümkün değildir. Seçmen anlatmaya çalıştı ama anlamadılar.

Şimdiye kadar ekonominin “tıkırında” olduğunu söyleyen iktidar sözcüleri bile, gidişin kötü olduğunu artık gizleyemiyor. Görünen o ki her zaman olduğu gibi emekçi yığınlar üzerinde baskıyı artıracaklar. Öyle ya “Kapitalist sistemde paylaşılacak kar varsa onu zenginler paylaşır. Ödenecek borç varsa, yoksullar, işçiler ve emekçiler öder.”

İş cinayetlerinde ve silahlı saldırılarda hemen her gün yurttaşlarımız yaşamını yitiriyor. Çocuk istismarları, ölümleri ve kadın cinayetleri bir türlü bitmek bilmiyor.

Milyonlarca çocuk-genç, dini cemaat ve tarikatların medreselerinde “eğitiliyor”. Eğitim çağındaki çocuklar, merdiven altı işlerde ve kırsalda güvencesiz çalıştırılıyor, ölüyor. İSİG Meclisi, son 11 yılda çalışırken en az 631 çocuk işçinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Onlar bu kapitalist soygun düzeninin görünmeyenleri. Sesleri duyulmayanları. Üç gün önce 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutladık.

1920 yılında İstanbul  işgal altındadır. İşgali kabul etmeyen Mustafa Kemal Paşa (Atatürk) ve arkadaşları 23 Nisan 1920’de ilk Meclisi (TBMM) Ankara’da toplamış. 23 Nisan tarihinin önemi buradan gelmektedir.

Saltanat ve hilafet özleyenlerin bu tarihi, Atatürk ve arkadaşlarını sevmemeleri de bu yüzdendir. 23 Nisan, 1921’de milli bayram olarak yasalaşmıştır.

23 Nisan 1929’da, Atatürk’ün isteği ile Milli Hakimiyet Bayramı ile Çocuk Bayramı birlikte kutlanmaya başlanmış. 23 Nisan’ın Çocuk Bayramı olmasında Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin (Çocuk Esirgeme Kurumu) önemli çabaları olmuş. 1981 yılında yapılan yasa ile 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kabul edilmişti. (Kaynak Wikipedia)

Ezcümle; Ne yazık ki bugün, ülkede egemen olan otoriter “tek adam” ve kapitalist soygun düzenidir. Çocuklarımızın çoğu zor koşullarda yaşamlarını sürdürmektedir. Halkın egemen olduğu, çocukların güven, huzur ve barış içinde coşkuyla kutlayacağı 23 Nisanlar çok uzakta değil.

Kalın Sağlıcakla…

En az 10 karakter gerekli